Affetmeyerek geçirdiğimiz her geçen gün, içimizdeki kini besleriz ve büyütürüz.
Büyüdükçe intikam alma duygumuz daha da güçlenir. İçimizdeki ateşi soğutmayız, soğutamayız. O ateşe, sürekli odun atmakla meşgul oluruz. Bu ateş bütün düşüncelerimizi işgal eder, bütün enerjimizi tüketir.
"Şahmeran" diye, fısıldadı kulağıma.
Parmağımda ki yılan dövmesinde parmaklarını gezdirdi.
"Nerede bu simgeyi görsem, sen aklıma geliyorsun şahmeran."
Sinsice gülümsedim.
"O zaman iyi bak, yılanın kıvrılışlarını zihnine yerleştir."
Yüzüne dönüp baktım, kaşları çatılmıştı. Konuşmaya devam ettim.
Gözlerine iyi bak, görünüşüne, gövdesine.
"Neden?" diye sordu, her zaman ki sahte masum sesiyle.
Dudaklarım kıvrıldı, yanımda ki koltuğa rahatça oturup, arkama yaslandım.
"Çünkü bu yılan senin" Duraksadım yönümü çevirip, gözlerinin içine baktım. "Sonun olacak."
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.