Affetmeyerek geçirdiğimiz her geçen gün, içimizdeki kini besleriz ve büyütürüz.
Büyüdükçe intikam alma duygumuz daha da güçlenir. İçimizdeki ateşi soğutmayız, soğutamayız. O ateşe, sürekli odun atmakla meşgul oluruz. Bu ateş bütün düşüncelerimizi işgal eder, bütün enerjimizi tüketir.
"Şahmeran" diye, fısıldadı kulağıma.
Parmağımda ki yılan dövmesinde parmaklarını gezdirdi.
"Nerede bu simgeyi görsem, sen aklıma geliyorsun şahmeran."
Sinsice gülümsedim.
"O zaman iyi bak, yılanın kıvrılışlarını zihnine yerleştir."
Yüzüne dönüp baktım, kaşları çatılmıştı. Konuşmaya devam ettim.
Gözlerine iyi bak, görünüşüne, gövdesine.
"Neden?" diye sordu, her zaman ki sahte masum sesiyle.
Dudaklarım kıvrıldı, yanımda ki koltuğa rahatça oturup, arkama yaslandım.
"Çünkü bu yılan senin" Duraksadım yönümü çevirip, gözlerinin içine baktım. "Sonun olacak."
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...