Hayat bir defterdir.
Yazarsın, çizersin ve yeri geldiğinde silersin.
Peki ya herkes kendi defterini kendisi mi doldurur?
Bazen bizim yerimize bir başkaları karalardı o sayfaları. Yapmak istemediklerimizi, korktuklarımızı yazardı. Sevdiklerimizin üstünü çizer, sevmediklerimizi sayfalara kazırdı.
Böyle başlamıştı hikayem, ben Malia Yalazan. Kazandıklarını tek gecede kaybetmiş o kız. Tek gecede hayatı kararmış ve sabahına bambaşka bir sayfaya geçmek zorunda bırakılmış o zavallı.
Bu sayfa beyaz değildi. Karalanmıştı. Hatta biraz da örselenmiş.
Yaşamıştım aynı anları, tanışmıştım aynı insanlarla...
Bildiğim mahalleye, bildiğim insanların arasına dönüyordum. Eskiydi ama hissettiklerimin canlanması iki yeşil göze bakardı. İki kalp atışı, güm güm. Bir gülümseme. Belki basit bir öpücük.
Soykan Aksoy. Yeniden tatmak seni, nasıl olurdu? Yeniden yanmak sana. En baştan, tekrar tekrar.
Bir şeyler değişir miydi bu sefer?
15.3.24
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."