Birbirinden bağımsız dört kişi mi?
Hayatın yellerinde savrulan, esen rüzgara kapılıp bir araya gelen dört yabancı...
Hayır onlar yabacı değiller, yıllar önceki gecenin özenle seçmiş olduğu dört çocuklar.
Bir dolunay gecesi doğan dört çocuk, evet o gün, o çocuklar için seçilmişti.
Kayra Kuzgun, Akasya Efşan, İlgiz Işık, Baturay Çevik...
Tesadüfen gittikleri restoranta yedikleri yemek sonrası yürüyüşe çıkan dört kişinin, dolunay karanlığında etrafını ışıklar kaplayan küçük külübeye yaklaşmasıyla, her birine ayrı ayrı açılan kapıdan, bilmedikleri bir cinayet ortasından bulunmaları mı?
Tesedüf yoktur kader vardır...
"Siyahın taht kurduğu hayatımda yeni bir renk mi?"
~KAYRA KUZGUN~
"Lal birinin çığlık atmasını istemek mi?"
~AKASYA EFŞAN~
"Gölgesine güvenmeyen birinden güven beklemek mi?"
~İLGİZ IŞIK~
"Konuştukça ruhu iyileşen birinden susmasını istemek mi?"
~BATURAY ÇEVİK~
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.