Her insan en az bir kere hayatın uçurumundan düşmüştür. Yaşama dair umudu, hayalleri olanlar düşerken gördükleri bir dala tutunur, kurtuluşa ererler. Umuttan yoksun olanlarsa gördükleri bir dala tutunmaya çalışmaz, çünkü kurtuluşları olmadığını düşünürler. Bunlar, hayatın ezdiği, yıprattığı her seferinde hayal kırıklığına uğurattı kişilerdir. Ben kendimi bildim bileli umuttan yoksun olanlardandım. Hiçbir zaman hayal kurmazdım, çünkü gerçekleşmeyeceğini bilirdim. Kurtuluş yoktu benim için, hayat bunu bana defalarca söylemişti. Ama dün gece bir mucize gerçekleşti. Hayat, ilk defa bana farklı bir şey söyledi. Umudun olduğunu, hayallerin bir gün gerçek olabileceğini, tutunduğun dalın kırılamayacağını...
Lavinia'nın hayatı, annesinin ölümünden sonra mahvolur. Babası, onu iğrenç bir oyunda kullanarak, kendinden nefret edecek hale getirir. Kutuluşu olmadığını düşünen Lavinia, bir gece parlak umut ışığını görür.
"Bir daha yüksek sesle konuşma yok tamam mı?" Sesinde yumuşak bir tını vardı. Normalde ona göre olmayan bir sesti. Yutkunmamak için zor tutum kendimi.
"Niye ki?" Demeden edemedim. Merak ediyordum benim ondaki yerim neresiydi?
"Sesinin kısılmasını istemiyorum Akça."
"Niye?" Dedim tekrardan. Sinirlenmesini bekledim ama sakince soruma cevap verdi.
"Senin sesini duymam gerekiyor."
"Niye?" Sabır diler gibi başını iki yana salladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gamzelerini göstererek gülümsedi.
"Sesin bana huzur veriyor."