Her insan en az bir kere hayatın uçurumundan düşmüştür. Yaşama dair umudu, hayalleri olanlar düşerken gördükleri bir dala tutunur, kurtuluşa ererler. Umuttan yoksun olanlarsa gördükleri bir dala tutunmaya çalışmaz, çünkü kurtuluşları olmadığını düşünürler. Bunlar, hayatın ezdiği, yıprattığı her seferinde hayal kırıklığına uğurattı kişilerdir. Ben kendimi bildim bileli umuttan yoksun olanlardandım. Hiçbir zaman hayal kurmazdım, çünkü gerçekleşmeyeceğini bilirdim. Kurtuluş yoktu benim için, hayat bunu bana defalarca söylemişti. Ama dün gece bir mucize gerçekleşti. Hayat, ilk defa bana farklı bir şey söyledi. Umudun olduğunu, hayallerin bir gün gerçek olabileceğini, tutunduğun dalın kırılamayacağını...
Lavinia'nın hayatı, annesinin ölümünden sonra mahvolur. Babası, onu iğrenç bir oyunda kullanarak, kendinden nefret edecek hale getirir. Kutuluşu olmadığını düşünen Lavinia, bir gece parlak umut ışığını görür.
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.