Yavaşça nefesini verdi. "Leylim, yapma."
Sinirden güldüm, hatta kahkaha attım. "Ne yapma ya! Sen yap, ondan sonrada yapma de, oh ne âlâ!"
Bana doğru bir adım attı, bir adım geriye gittim. "Sakın, sakın yaklaşmayı deneme bile." Durdu, yalvaran gözlerle bana baktı. "Ne oldu Üsteğmen, ne diye öyle bakıyorsun bana?"
"Zorundaydım Leylim, yemin ederim zorundaydım."
"Hep aynı cümle, yeter artık bu cümleyi duymaktan çok yoruldum Agir!"
Hep bir zorundalık vardı, ve o zorundalık canımı yakıyordu.
"Dinle beni, bir kere dinle. Yalvarıyorum Leylim." Yalvarıyordu, bana asla birine yalvarmayacağını söyleyen adam bana yalvarıyordu.
Sinirle dişlerimi birbirine bastırdım m"Leylim deme bana! Benim bir adım var, o da Alev. Alev Çevik. Nasıl senin adın Kara Demir ise, benimde adım o!"
Duyduğu şeyle sarsıldı. "Deme, nolur, sen de deme. Sen de bana öyle seslenme."
Yüzümde acı bir tebessüm oluştu. "Demek zorunda bıraktın beni Kara, anladın mı?" Bir adım attım. "Ben sana dedim! Ne olursa olsun benden bir şey saklama, bana söyle dedim! Ama sen ne yaptın, arkamdan iş çevirdin."
"Zorundaydım Leylim, anlamıyor musun beni? Saklamak zorundaydım.
Sinirle bir adım daha atarak göğsünden ittim, sarsıldı. Komikti, koskoca Turan Timi'nin Komutanı benim bir ittirişimle yerle bir oluyordu. "Sen bana ne zırvalıyorsun Kara Yapma dercesine bana baktı "Nasıl yapartın lan sen bunu?!" Sustu, burnumu çektim, gözümdeki yaşları sildim. "Artık ne ölüne ne ölüme Agir Kara Demir."
Geçmişinden yaralı bir adam, geçmişi huzurla geçen bir kadın, birbirinin zıttı olan iki insan bir araya gelmişti. Ve bu kıyamet demekti, o iki insan ya birbirine aşık olacaktı, ya da o aşkı ile birbirini öldürecekti...All Rights Reserved