"Ben değil seninle evlenmek, aynı havayı bile solumam be!" Adam, karşısında durmuş, kendinden kısa olduğu halde üstten cesurca bakan kadının, uçurumun dibini andıran koyu gözlerine baktı. Karadeniz'in hırçın sularını andıran mavi gözlerini, kendini boğmak ister gibi bakan, her baktığında kendini bir uçurumun ucunda sallanıyormuş gibi hissettiği gözlerde gezdirdi. "Ben de sana meraklı değilim herhalde. Bir çözüm bulacağım. İki de bir kapıma gelip bana bağırma." Alkan, bunu söylerken her zamankinin aksine sakindi. Kadın ne kadar öfkeli olursa olsun hiç kimseye nefretle bakmadığını fark etmişti adam. Acaba bu zamana kadar kimseye sevgiyle baktı mı diye düşündü adam. Bu yersiz düşüncesi kaşlarını çatmasına neden olduğunda Hazan'ın da kaşlarını çatılmıştı. "O zaman annene söyle beni sıkıştırıp durmasın! Ben evlenmeyeceğim! Evlensem bile bu kişinin sen olmayacağı kesin!" Hazan, hayatında sinirlenmediği kadar sinirlendiğini hissediyordu. Sadece bir hafta önce kendini görmezden gelen bu adamla evliliği düşünecek kadar delirmemişti daha. Alkan'ın kaşları alayla havaya kalktığında Hazan, gücünün yeteceğini bilse karşısında ki adamı dövebileceğini düşündü. "Ha ben kabul ettim, senin etmen kaldı." "Kendini beğenmişin tekisin! Seninle evlenmek için zırdeli olmak lazım." Hazan, Alkan'ın karşısında kaldıkça sinirden renk değiştirdiğini bildiğinden son sözünü söyleyip, baktıkça boğulduğunu hissettiği mavi gözlere son kez bakıp arkasını dönüp hızla evine doğru yürüdü. "Arkasından ona bakan Alkan kendi kendine, "Zırdeli," dedi. "Büyük konuşuyorsun." İki inatçı delinin, birbirlerinde boğulmaktan korktukları gözlerde ve Karadeniz'in hırçın sularının taşıdığı Hüznün Gemisi'nde geçen büyük bir sevda hikayesi.
6 parts