Bu bir ölüm kalım meselesiydi, ölüm kaldı.
O gün güneş doğdu, sabah oldu, umutlar yeşermek yerine soldu, kalbe ışık değil acı doldu. O gün tüm kulaklar sadece feryat duydu, tüm gözler gözyaşına boğuldu. O gün bir insan öldü, o bedeni sadece toprak buldu. Halbuki daha gece olmamıştı.
Ölümlerle kaybetmiş bir adam, terkedip gidilmiş bir kadın, bu hikaye sonsuza kadar onların.
Yarım kalan hikâyeyiz demiştin, biz daha kitap olamadık ama çok sattı ihanetin.
Seven sadece sever ve her zaman pişman olur.
Not: Bölümlerde katil hakkında birçok ipucu ve detay bulunmaktadır. Eğer dikkatli okursanız gözünüzden kaçmaz.
"Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca.
Geldiğimden beri bakışları bakışlarımdan ayrılmayan adama gülümsedim nazlı nazlı. Daha sakin ve yumuşak ve sessiz çıkmaya başladı sesim,
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakışlarla bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu yanımda oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi. Geceyi onun kollarında bitireceğimden emindi.
***
Hikaye tamamen kurgudur. Gerçek olay ve kişilerle alakası yoktur.