Onun doğumu ölümdü. Onun doğumu hayattı. Onun doğumu ile başlamıştı her şey. Doğmasaydı ailesi dağılmayacaktı. Doğmasaydı, belki de ablası hayattan nefret etmeyecekti. Ama direndi Zemheri. Her şeye rağmen direndi. Kendi ailesini kurdu. Kendi ailesini yarattı ve yönetti. Olan onca şeye rağmen sevmeyi bırakmadı. Korumayı, kollamayı ve saygı duymayı bırakmadı. Askeriye zordu onun için. Herkes için zordu fakat onun için bambaşkaydı. Çünkü onun çok farklı bir hayat hikayesi vardı, kendisine göre. Bunun bir yalan olduğunu, çevresindekilerin yaşadıklarını öğrendikten sonra fark etti, Zemheri. Yapmamalıydı, bunu kardeşine, ablasına, annesine ve babasına yapmamalıydı. Ama yaptı. Yapmak zorunda kaldı. Yapmasaydı kendi ölümünü, kendi elleriyle onlara sunacaktı. Yapmıştı, bitmişti her şey. Zemheri, İngiltere Kralını öldürmüştü. Peki neden? Zemheri neden öldürmüştü İngiltere Kralını? O bir askerdi, masumları öldürmemesi gerekiyorken masumları öldürüyordu. Namuzsuz birini öldürdüğü için linç edeceklerdi belki de. Ama umursamıyordu. Masumları öldürürken umursanmadıysa, namuzsuzu öldürdüğünde de umursanmamalıydı. Kendisi bile umursamazken. Ve Zemheri'nin hayatı, o günden sonra hayat buldu. Ve diğerlerinin hayatı, o günden sonra, Zemheri sayesinde hayat buldu...
7 parts