"Gözlerimi hafifçe araladım. Yorgun düşmüştüm ve ne olduğunun henüz farkında değildim. Aniden bir odanın içinde buldum kendimi. Etrafımda sadece karanlık vardı, dışarıyı görebileceğim hiçbir ışık noktası yoktu. Odanın duvarları, gizemli ve büyülü sembollerle doluydu, sanki hikayelerden fırlamış gibi. Bu sembollerin enerjisiyle odanın ortasında bir çeşit ruhani varlık belirmiş gibi, vücudumun içinden geçerek her yerde parlıyordu. Semboller, nefes aldıkça hayat buluyor, kızıl rengi ışıldıyordu.
Buna ek olarak, kollarım oda boyunca yayılmış devasa zincirlerle bağlanmıştı. Sanki bir zamanlar kahramanların savaşta kullanıldığı efsanevi silahlar gibi, zincirlerin her halkası, gücü ve cesareti sembolize ediyordu. Ancak şimdi, bu zincirler beni korkunç bir esaret altına almıştı.
Bir an için içimde büyük bir endişe dalgası yükseldi. Kendimi güçlükle hareket ettirmeye çalıştım, ancak zincirlerin gücü karşısında çaresizdim. Vücudumun her köşesi zincirlere hapsolmuş gibi hissediyordum, güçsüzlük ve çaresizlik içindeydim."