"Avenoir?"
"Hatıralara dalıp, kafanda döndürüp durmak."
"Jouska?"
"Kafanın içinde istemsizce döndürüp durulan konuşmalar, tartışmalar, diyaloglar."
"Ne yapıyorsun sen, boş vakitlerinde oturup bunları mı ezberliyorsun?"
"Öldürdüğüm insanları böyle sırtlıyorum."
Duraksayan adama, gülümsedi kadın.
"Chi Ku?"
Adam deftere indirdi bakışlarını. Kadının söylediği kelimeyi bulmak için sayfaları karıştırdı. İki sayfanın ardından bulduğunda, duraksadı. Gördüğü şeye kaşları çatıldı. Cümleyi sesli okudu.
"Üzgün, mutsuz ve zor şeyler yaşamamıza rağmen hala çok güçlüymüş gibi gülümsemek."
Kadın hala gülümsüyordu.
"Saudade?"
Adam yine deftere döndü. Bulduğunda seslendirdi.
"Kavuşamayacağımızı bildiğimiz kişiye karşı duyulan derin özlem."
Şimdi ise özlemle bakıyordu kadın.
Adam bu sefer deftere bakmadan sordu.
"Hridayeş?"
Kadın bir süre düşündü ama bilmediğini kabullendiğinde omuzlarını indirip kaldırdı. Adam cevapladı.
"Her şeyden çok sevdiğin kişi, can parçan."
Şimdi kadına can parçasıymış gibi bakan adamdı.
Kadın sordu.
"Aktuğ?"
Adam gülümsedi.
"Baştan kazanamayacağı bir savaşın içine girmiş iyilik tanrısı."
Kadının gözleri doldu.
"Sayina?"
"Savaşın galibi, yaz mevsimi."
Adam duruldu. Aklına gelen, gözlerini buğulandırdı. Bu sefer sorma sırası ondaydı.
"Afur?"
Kadın dolu gözlerine inat gülümseyerek cevapladı.
"Savaşın kendisi, bela kasırgası."