MAHALLE
İnsanın hayatında kimi anlar vardı ki, bir dönüm noktası ya da sıfırdan başlangıcı olabilirdi kişinin. Tek bir durum, tek bir mekan ya da tek bir insan yeterdi. Ve tek bir duygu. Kızgınlık olabilirdi, kırgınlık belki de. Kimi zaman mutluluk seni sıfırdan, yeni bir insan etmeye yeterdi. Fakat en çok aşk, dönüm noktası olabilirdi bir insanın.
Nefretle başlamış, bir aşk.
"Senin aklınla bir daha kuyuya inersem o kuyuda öleyim inşallah!" tek bir nefeslik kadar susup devam etti sonra. "Bula bula boynunda zincirle gezen sokak köpeğini mi buldun bana?"
Tibet durdu. Adımları bir bıçağa rastlamış gibi kesilirken göğsünü yoklayan o kırgınlıkla henüz yeni tanışıyordu.
"Tutku! Tutku! Tutku! Ne var? Adımı mı ezberliyorsunuz?!" dediğini işitti. Adının Tutku olduğunu ancak öğrendiği kız ondan gittikçe uzaklaşırken, son bir kulakla, zorlukla duydu sesini.
"Bir daha bana boğazında zincirli bir köpeği layık görecek olursan, eve gelmeden önce bir barınağa uğrayıp sana köpek alacağım."
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....