+18 SAHNELER İÇERMEKTEDİR!
"Göğüs kafesinde bir güvercin ölmüş, oraya tekrar bahar gelir mi sanıyorsun?"
Cam kırıkları, kan izleri, yorgunluklar, ölümler, vedalar, yollar... Bazı insanlar kırıklarıyla ve izleriyle yaşamaya alışıktır. Onlarla devam ederler yollarına. Kendi hikâyelerini yazarken kalemlerini kırar, kağıtlarını yırtarlar. Belki de bin defa kanatırlar aynı yarayı, kendilerini hatırlasınlar diye. Umut ederler defalarca hayallerini gömmelerine rağmen. Korkularından kaçmaz, ölümle yüzleşecek kadar hatırlarlar. İşte ben de böyle biriyim; inadına cam kırıklarında gezinirim, kendi kanımın kokusunda boğulurum, her gece ölümün varlığını hatırlatırım kendime, mezarlıklar yuvam olmuştur, her defasında veda ederim çocukluğuma ve ruhumdaki izleri aklıma kazırım.
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı.
Babası ve abisi tarafından ayak bağı gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri gidemezdi. Ama günün birinde, celladı olan kişi ona hayatının aslını gösterdi, bir intikam uğruna ailesinden koparıldığını söyledi.
Seneleri acıyla geçen Melis, kendini yepyeni bir sayfa açmış halde buldu ama hiçbir şey beklediği gibi değildi. Olamazdı.
Çünkü onun sevilmeyecek çok yanı vardı.
"Koskoca evinize bir beni sığdıramazdınız. Madem sığdıramayacaktınız, o zaman beni o cehennemden neden kurtardınız?"