Gün doğardı, Mira doğardı.
Bu günden hayatım kaçıncı kez değişecekti
Belki, geçmişin sıralarını da aralıyacaktık
Kim bilir?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
An itibari ile Şubatın ilk haftasındaydık. Bu gün pazartesiydi. Yeni hayata adım atmamım ilk günüydü.
Bu gününün haftanın ilk günü olduğuna bağlamıyordum. Çünki ben doğumda karışmışım.
Komik değil mi?
Benim ailem aslında başkalarıymış. Ne Halis Yılmaz babam, ne de Şule annemdi. Onların kanını taşımıyordum. Kızları değildim.
Zaten onlar kızları olarak beni görmemiştiler. Benim onlar gibi evebeynim yoktu. Benim için sadece babam vardı.
Àgah Bozkurt.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Babam Âgah Bozkurt derki, Sinan," dedi zorlukla. Mavilikleri harelere tüm nefretiyle baş başa bırakmıştı. "İlk önce kendini korumak istiyorsan, adamın ellerinden," diyerek her iki eline ateş açtı. Sinanın bağırışlarına kulak vermeden devam etdi. "Sana gelmek isteyen o bacaklarından," dedi ve diger bacağına da aynı şekilde sıktı. Daha da acıdan kıvrandı. "Tüm duyguları karmaşık yapan kalbinden," diyerek namlunun ucundan mermi giderek kalbine saplandı. "İnsanı yöneten beyninde vuracaksın. Bir insanı keyifle öldürmenin tek yolu budur," diyerek anlının çatından vurdu. Ateşler arda arda gelince kan revan içinde olan Sinan anlamadığı anda hayata gözlerini yumdu.
Asena yanardı, Mira yakardı.
Aralarındakı fark bundan ibaretdi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bir gerçek ailem hikayesi
Albay yeniden konuştu. "Şimdiden uyarıyorum binbaşım, Alakuş ve Barbar için. Söz dinler gibi görünürler ancak emrinin tam tersini uygun bir şekilde yapmanın bir yolunu mutlaka bulurlar."
Sırıttı binbaşı Kartal Turhal. Alakuş onu çok heyecanlandırmıştı. Kendisinin kadın versiyonu gibiydi. "Siz merak etmeyin komutanım. Ben haklarından gelmesini bilirim."
Albay da güldü. "Eti senin kemiği benim o halde."