Derlerdi ki, geçmiş hiçbir zaman gelecekten iyi olmaz. Eğer iyi olduğunu iddia ediyorsanız, yıkın sınırları. Geçmişteki mutlulukları tekrar yaratın... Bunu diyenler hiçbir şey bilmiyordu. Geçmişe dönmek için, en değerli şeyleri sunardım. Tekrar mutlu hissetmek için tüm ömrümü feda ederdim. O geri gelsin diye, kendimi diri diri yakabilirdim. Ama hayat... Gerçek olan tek şey buydu. Ve bir parmak şıklatmasıyla her şeyi düzeltemezdiniz. Geçmişe gitmeyi düşleyemezdiniz bile, çünkü düşüncesi bile yakardı canınızı hiçbir şeyin yakmadığı kadar. Ya geçmişteki bir şey girseydi hayatınıza tekrar, o zaman nasıl olurdu? Çok mu mutlu hissederdiniz, hayatta her şeyin düzeleceğini mi düşlerdiniz, tekrar mutlu olacağınıza mı inanırdınız kırmızı başlıklı kızdaki kurdun kızın anneanneyi yiyip, sonra karnından sağ sağlim çıkmasına inandığınız gibi bir fantastiklikle? Olmazdı. Hiçbirine inanmazdınız. Çünkü büyümek demek, iyi hissedeceğinizi bilseniz bile böyle uçuk seçenekleri düşünmemek demekti. Büyümek demek, hayal kurmanın korkunç bir kabus olduğunu kabul etmek demekti. Yalanlardan nefret edip, hayatındaki her şeyin yalan olduğunu öğrenmek nasıl bir histi, bilir misiniz? Geçmişte bende bilmezdim. Büyümek demek, tüm bilmediklerinizi ezberlemek demekti. Haykırırdınız, reddederdiniz ama elinizde kalan tek şey, yolun sonunda tüm hepsini ezberlemiş olmanız gerçeği olurdu. Güzel geçen bir ömürden derin yaralar bırakmak, yeni bir ömrün başlangıcıydı. Bu, benim hayatımın başlangıçıydı. Yalanın rengini, yaşam sanardım. Şimdi ise, o bulandığım renk ile tüm gerçekleri bilerek yaşıyordum. Bedenimden kazımaya çalıştığım tüm gerçekler, beynime kazınmıştı. Ve o geri geldiğinde, hiç büyümemiş gibi hissetmiştim. Çünkü hayal kurmak korkunç bir kabus değildi artık.
6 parts