"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye fısıldadı genç kadın. Aslında cevabı kendisi de biliyordu. "O gün geldiğinde... Kapım sana açık olacak." "Karşılıksız hiçbir şey yapmazsın, söylesene benden ne istiyorsun? Neden bana iyilik yapmaya çalışıyorsun?" Öyle bir gülümsedi ki bunu sorduğuna pişman oldu. Gülüşü kışkırtıcı ve tehlike doluydu. Hem baştan çıkarıyor hem de ölesiye korkutuyordu. Ölümün ve yaşamın birleşimiydi sanki. "Hem doğru hem yanlış... Karşılıksız hiçbir şey yapmam, bu doğru. Fakat bilmediğin ufacık bir şey var; ben asla iyilik yapmam." Her sözü bir kuraldı. Her dokunuşu bir yıkım, her adımı depremdi. O, Düzen'in ta kendisiydi.
4 parts