Bir kıvılcım çıksa, alev alev yanacaktı bedenlerimiz... Göğsüm hızlanan nefesim ile inip kalkarken zaten buz gibi olan ellerim daha da soğumuş, tişörtünün altından sıcak tenini hissediyordu. Yutkundum "Marsel, sana kafa atmamı istemiyorsan uzaklaş!"dedim ama sesim fısıltıyla konuşmak arasında bir yerde sıkışmış gibiydi. Dudaklarını büzerek başını hafif omuzuna yatırdığında "Lütfen!"dedi. Ne ile sınanıyordum böyle? Onu itmek için güç uygularken bileklerimden tutmasıyla geri yürümeye başladım. Sırtım duvara değdiğinde kaçacak yerimin kalmadığını anlayınca çenemi dikleştirdim. Bir elini duvara yaslarken, belimde olan kolu hala yerini koruyordu. "Bana her yalan söylediğinde, bunu anladığımı ne zaman anlayacaksın?"dedi kısık bir sesle. Gözlerimi kapattım. Yapmayacağımı düşündüğü için pişman olacaktı. Kafımı sertçe yüzüne çarptığımda, yüzünü buruşturarak geri çekilmişti. Çenesini tutarak bir adım gerilediğinde bende anlımı tuttum. Boyum sadece çenesine kafa atmama el vermişti çünkü.