❝Sanrılardan ibaretti sanki bütün yaşananlar... Boğazıma oturan o koca yumru, elimden kayıp giden, bir daha da sahip olamayacağım hayallerim, hayatımdı sanki...
Ağlayamadım. Bağıramadım. Durduramadım.
26 yıllık yaşamımın, 7 yılında adım atmadığım şehirde, onun tarafından bir başıma bırakılmıştım. Son umudumda da dalından acımasızca koparılıp alınmış gibi hissediyordum...
Varlığımdan nefret eden insanlarla doluydu etrafım. Kaçmak isteyip, kaçamadığım bir labirentin içimdeydim sadece. Karanlık yolumu aydınlatan tek bir mumum vardı. Cılız ateşi bir sağa, bir sola savrulurken, koşmam için umut olmuştu bana...
Yoktu.
Artık o da yoktu. Karanlığın ortasında bir başımaydım.
"Sözler hiçbir zaman tutulmaz anne... tutulmaz. Dedim sana. Ben ne sevmeyi hak ediyorum, ne de sevilmeyi. O gün... o gün ölmesi gereken bendim. Bendim."
Ucunda oturduğum kayalara içindeki nefreti döküyormuş gibi çarpan o hırçın dalgalar, sanki sesim olmaya çalışıyordu. Gök gürledi. Bulutlar ağladı... Göğsüme ince bir sızı yayıldı.
"Beni sevdiğine inanmamıştım zaten..."
Titreyen dudaklarımı zapt etmeye çalışırken, gözlerimi karşımdaki hırçın denize çevirdim.
"...şayet sen bile sevmekten vazgeçtin."
Karadeniz acımasızdı. Aldığını vermez, verdiğini de acımadan ellerinin arasından alırdı... sonra elinde avucunda bir şey kalmazdı. Almıştı. Hepsini ellerimin arasından çekip almıştı.
Ben Güneş.
Kolu kanadı acımadan koparılan, omuzlarına tonlarca yük konulan kadın.❞
🌑
0 4 /0 3 /2 0 2 4
ALINMASI, KOPYALANMASI VE ÇALINMASI DURUMUNDA YASAL İŞLEM BAŞLATILACAKTIR 🖇
Written by: simaara 🪶
MARŞ İLERİ-
Karanlığın en derin yerinde, gökyüzünde parlayan tek bir ışık vardır: Kuzey Yıldızı. O, yol gösterir; düşene umut, yürüyene hedef olur.
Bir yanda gölgelerin ardında saklanan asker yüzleri... Kendi içlerinde bir savaş, dışarıda görünmeyen bir düşman. Diğer yanda ise al bayrağın altında birleşen umut, gökyüzüne doğru yükselen bir marş.
Ama bu yol kolay değildir. İhanetle sınanmış kalpler, sırlarla örülü kaderler ve düşmanların karanlık gölgeleri her adımda onları kuşatır.
Onlar yalnızca cephede değil, kendi içlerinde de savaşır. Kimi sevgiyi ihanetle yoğurur, kimi gözyaşını yüreğine saklar. Ama her şeye rağmen ilerlemek zorundadırlar. Çünkü geri dönüş yoktur; onların tek pusulası kuzeyde parlayan yıldızdır.
Ve işte orada, gece ile gündüzün, asker yüzüyle bayrağın birleştiği yerde başlar bu hikâye.
Bir marş gibi yükselir: sert, kararlı ve susmayan.
Bu sadece bir savaş değil... Bu, kalplerin, ruhların ve gölgelerin mücadelesi.
Ve adımlar tek bir sesle yankılanır:
Marş İleri.