Gözlerinde ne vardı bilmem... Sözlerinde ya? Beni bunca büyüleyen, yüreciğimi bir yavru kuş misali titreten neydi bilmem. Senelerce sordum bu soruları kendi kendime, izledim yüzündeki her bir detayı; kırışıklıklarının birleştiği ayrıldığı noktaları... Ellerindeki pürüzsüz sıcaklık hücre yığınlarımın üzerinden bir saten kumaş misali okşarcasına geçerken, yelkovanı tutuvermek isterdim. Evrendeki en kıymetli kristal, en kıymetli mücevher gibi hissettiğim o saniyelerde tıkılıp kalmak, dönüp dönüp o anları yaşamak ve hissetmek isterdim. Fakat yelkovanı tutamadım, zaman durmadı. Yüzündeki kırışıklıklar arttıkça benden uzaklaştı, bilmem artık boynundaki derin kuytulardan sıyrılıp ciğerlerime doluveren ferahlık hangi sokakta hangi kadını olduğu yerde çivileyip arkasına döndürüyordu. Bilmem, o bal gözlerin derinliklerinde kim serin rüzgarlar estiriyordu. Bilmem, bilemedim.
Kalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır.
...
Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı askerlerinden biridir. Bir gece vakti timiyle gittiği Kafes operasyonunda timdeki dostlarını acı bir şekilde kaybeder.
Her şeyini kaybettiği o zifiri karanlık gecede, kan dolu toprağa bakıp, toprağı avuçlayarak korkunç bir intikam yemini eder.
Ve her şeyi ardında bırakıp şehre geri döndüğünde, hiçbir şey aynı kalmayacaktır.
Özellikle de General'in kızıyla tanışıp, onunla aynı intikam yoluna başkoyduktan sonra...
ALACAKAN.