Alev, abisinin ölümünden sonra yeni okuluna ve yeni hayâtına ilk adımını atmıştı. Yıllarca şiddet, korku, tecavüz, intikam ateşi ile tamı tamına üç sene geçirmişti o okulda. Bunların hepsiyle tek başına mücadele etmek zorunda kalmıştı ,Alev.
Yine sıradan bir gündü onun için. Her zaman ki gibi evden hızlıca çıkıp okulun yolunu tutmuştu, Alev. Sınıfa girdiği anda ise gözü, en arka sırada oturan gençe çarpmıştı o fıstık yeşili gözleri. Genç in ona sırıtarak baktığını fark ettiğinde hızlıca sırasına oturmuştu Alev. Ama içinden bir his o çocu ğu bir yerden tanıdığını söylüyordu. Ama tam olarak nereden? Ve o çocuk ile tanıştıktan sonra başına geleceklerden haberi var mıydı?
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...