Umut, Osmanlı İmparatorlunun gelecekteki hükümdarıydı Güçlü ve kararlı bir liderdi. Bir gün, İlayda adında genç ve yetenekli bir hemşire saraya atandı. İlayda, hastaları iyileştirmek için büyük bir özveriyle çalışıyordu ve Umut'un dikkatini çekti.
Umut, İlayda'nın güzelliğine ve içtenliğine hayran kaldı. İlayda da Umut'un liderlik yeteneklerine ve adaletine saygı duyuyordu. Aralarındaki ilişki zamanla derinleşti ve birbirlerine aşık oldular.
Ancak, imparatorluk görevleri ve sorumlulukları aralarındaki ilişkiyi zorlaştırıyordu. Umut, İlayda ile evlenmek istiyordu, ancak imparatorluk işleri ve politikaları onları bir araya getirmekten alıkoyuyordu.
Bir gün, Umut ve İlayda, saray bahçesinde gizlice buluştu. Ay ışığının altında, Umut İlayda'ya diz çöktü ve ona evlenme teklif etti. İlayda gözlerinden yaşlar süzerek kabul etti ve ikisi de birbirlerine sonsuza kadar bağlı olacaklarına söz verdiler.
İmparatorluk görevleri ve zorluklarının yanı sıra, Umut ve İlayda'nın aşkı her engeli aşacaktı. İkisi de birlikte mutlu bir gelecek hayal ediyorlardı, Osmanlı İmparatorluğu'nun tahtında ve İlayda'nın yanında
Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız?
On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zorunda kalmıştı.
Gerçek aşk diye bir şey yoktu.
Varsa da onu bulmak gibi bir niyeti olmamıştı.
Arkadaşının zoruyla sonunda evden çıktığında aklına en son gelen şey bir falcının karşısına oturmaktı. Egzotik giyimli kadının karşısına oturduğunda ise söylediklerini dinlemekten başka çaresi yoktu.
Falcı ona aşkı bulması için geçmişte yaptığı bir hatayı düzeltmesi gerektiğini söylediğinde parasını boşa harcadığını düşünmekten kendini alamamıştı.
Fakat eve dönerken geçirdiği kaza sonucu gözlerini İngiltere'de 1823 yılında açtığında kendini önceki yaşamı olan Helena Anne Mercer olarak buldu. Şimdi tek yapması gereken yapılacak hatalı seçimi bulmak ve bunu engelleyebilmekti.
Ama hiçbir hata bu kadar cezbedici olmamıştı.