Gece'nin elleri titriyordu. Elindeki telefon ekranında "Arayan: Arslan" yazıyordu ama sesi çıkmadı. Arka planda siren sesleri yankılanıyor, polis telsizlerinden anlaşılmaz cümleler yükseliyordu.
Kan...
Gömleğinin koluna bulaşmıştı. Kime ait olduğunu bilmiyordu. Belki kendine, belki başkasına. Belki de... ona.
Kapının açılmasıyla irkildi.
İçeriye giren polislerden biri göz göze gelince, Gece başını çevirdi. Konuşamıyordu.
Ne diyecekti ki?
"O beni yıllarca tuttu, zorla evlendirdi, sevmedi... ama bırakmadı."
Telefon hâlâ çalıyordu.
Arslan hâlâ arıyordu.
O her zaman bir yolunu buluyordu.
Ve işte o anda çalan telefonun sesi odada kesildi.9
Çünkü arkasından gelen ses, çok daha tanıdıktı.
- Buraya kadar sandın, değil mi?
Gece dondu.
Arslan, kapının hemen arkasında duruyordu. Polislerin arasından geçmişti... ya da belki onlardan biriydi.
Gözlerinin içi gülüyordu.
Ama bu gülüşte hiçbir insanlığa yer yoktu.
Gece ilk kez kendine yemin etti:
Ya ben öleceğim... ya o
Sana evlenmeden dokunmayacağım ama sınırlanmı zorluyorsun." Diye soludu.
Yatakta yatıyordum, üzerimde son derece baştan çıkarıcı bir gecelik vardı , evlenmeden bana dokunmayacağını biliyordum. Bunu kullanmaktanda keyif alıyordum.
"Ne yapıyormuşum ki Karan?" Diye sordum en cilveli sesimle.
Bir kaç adımda yanıma geldi.
"Evlenmeden sana dokunmayacağım dedim ama söz vermedim Melek." Dediği gibi uzerimdeki geceliği tek hamleyle yırttı.