Sana gelen yollar fazla dikenli ve taşlıydı. Ben dizlerim paramparça kan revan senin açık kollarına sarılmak için yürüdüm. Ben gülerek koşa koşa geldiğim o yolu, ağlayarak sürüne sürüne geri döndüm. Sen fazla siyahtın, bense rengarenk gökkuşağıydım. Gün batımını severdin, bense gün doğumunu. Geceydin! Gündüzdüm! Sen hep Ay'dın bazen İlkdördün olurdun bazense dolunay bazı geceler kara bulutların ardına gizlenirdin. Oysaki ben Güneştim. Sadece geceleri görünmezdim. Senin gizlerin buz kırağıydı, benimkiler cılız alev. Biz seninle savaştık, barış için ama sen hep yıktın. Hoşçakal Ares Baykan... Sen seni tüm hatalarına rağmen seven kadını kaybettin. Ölüm emrim iki dudağının arasından duyduğum da ben zaten çoktan öldüm. Şimdi ağlaya ağlaya yazdığım son satırları okurken buz tutmuş yüreğin umarım yanar. Ares sen sadece benim ölüm emrimi değil bebeğimizin de ölüm emrini verdin. Büge Esil Yakamoz!