"Küçükken yıldızlara bakıp üstünden dünyadaki kendimi izlediğimi hayal ederdim. Atlamak isterdim yıldızların üstünden. Aşağıya, dünyaya gelip dünyadaki kendimi kurtarmak isterdim."
Yalanlar ve gerçekler, hayatın üzerine kurulu olduğu iki esas. Hem birbirine çok zıt görünen hem de birbirinin üzerine kurulu olan iki esas. Her yalanın içinde bir gerçek bulunur ve her gerçeğin içinde yalanın sessiz, soluk çığlıkları.
13 yaşında hayatının yalanlarını ve gerçeklerini bilmeyen Derin Vural, 16 Eylül gününün sert yağmurlarıyla birlikte yediği darbeler ile öğrenir. Ailesinin işledikleri cinayetlerden sonra sırra kadem basması üzerine polisler tarafından, karanlık sırların ortaya çıkacağı ve hiçbir zaman bir yuva olamayan evinden alınıp yetiştirme yurduna alınır. Aynı gün babası öldürülen Göktuğ Deniz Gökçen, intikam yemini eder. 18 yaşında yurttan ayrılan Derin evine geri döner ve orada yaşayarak üniversite sınavına hazırlanır. Hukuk Fakültesini kazanan Derin ve intikam yeminini tutmak, babasının katilini bulmak için savcı olmak isteyen Deniz, Ankara Hukuk Fakültesi'nde okumaya başlar. Geçmişindeki küçük kızın çığlıkları kulaklarına dolan, yalanların ve gerçeklerin içinde kaybolan Derin'in kaçtığı geçmişi acaba onun peşini bırakacak mıydı? Yoksa kaçışlar bulunmak için miydi?