Uçağın kalkış saatini beklemek işkence gibiydi. Bu şehirde, bu ülkede nefes alamıyor gibiydim. Başka bir ülke bu durumu düzeltir miydi, yoksa işler daha çok karışır mıydı? Denemeden bilemezdim sanırım. İşte bu yüzden yanımda valizim, karnımda bebeğim tek başıma bir havaalanında bekliyordum.
Kol çantamdan bir şişe su çıkarıp içmeye başladım. Bu sırada etrafımdaki insanları izlemeye devam ediyordum. Herkes acelesi varmış gibi davranıyordu. Oradan oraya koşup, uçağına yetişmeye çalışan insanlar, vedalaşırken kendini tutamayan insanlar... Bana neden kimse veda etmiyordu? Ah, doğru ya; benim kimsem yok. Bebeğim dışında.
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024