"Lavinia, ölümü çağrıştıran bir çiçektir. Benim babam, doğurken annemi öldürdüğüm için bana bu ismi koymuştu." Gözlerinde ki şaşkınlığı görüyordum, zaten o da bunu saklamak için ekstra bir çaba sarf etmiyordu. Sadece son dediklerimi kafasında tartıyor gibiydi. Gerçi bu sözlerim ona anlamsız bile gelmiş olabilirdi. Daha fazla susmak istemedi. Kurumuş olan kirazlarını birkaç saniye aralamış daha sonra diliyle yalamış, boğazını temizlemek için öksürmüştü. "Peki," dedi. Düşünerek, sanki yanlış bir şey söylemekten korkuyor gibiydi. Söylemek istiyorda, söyleyemiyormuş gibi lafı ağzında geveliyordu. "Senin adın neden Violet?" meraklı gözleri hâlâ üzerimde geziniyordu. Tereddütle sorduğu soruya henüz benim bile doğru düzgün bir cevabım yokken, nasıl kesin konuşurdum ki? Gerçekten benim adım neden Violet? Tek hatırladığım Lavinia iken, neden Violet? Travmalarımdan kurtulmak için mi gereksiz bir çabaya giriyordum? Eğer öyleyse bu kendini teselli etmek miydi? Umrumda değildi. Eğer unutacaksam bunun teselli olması umrumda değildi. +18 Uyarı; Hassas olanlar okumasın lütfen.