Tanrının ilk yarattığı şey insanlar değildir desem bana inanır mısınız?
Efsane olduğu düşünülen bir gerçeğe göre tanrı ilk önce dünyayı ve onun üzerindeki adaları,dağları,ovaları,çayırları yarattı. Sonra buranın güzelliğe muhtaç olduğunu düşünerek eşyaları,çiçekleri,gezegenleri,mobilyaları hatta sokaklarda üzerine bastığımız kaldırım taşlarını yarattı ama bir türlü içine sinmedi. Sonradan farkına vardı ki dünyanın muhtaç olduğu onu süslü,şatafatlı bir güzellik değil;ovalarda gezecek, mektuplar yazacak,şarkılar söyleyecek,bir amaç uğruna çabalayıp gerekirse uğruna fedakarlık yapabilecek ama en önemlisi hissetmeyi bilecek ruhlardı ve o an Tanrı Clarisse asırlardır devam eden düzeni kurmanın ilk adımını attı.
Çocuklarını sadece onlar uyuduğunda seven,doğru olanı yapmaya çalışacak kadar cesur ama başaramayacak kadar beceriksiz,kalbinde en saf duyguları barındıran ama gösteremeyen,kendini geliştirmek isteyen ama yataktan kalkacak gücü içinde bulamayan,cennete gidecek kadar iyi ama cehenneme gidecek kadar kötü olmayanların diyarı kurdu,Araf'ı. Bu diyara her yılın 29 martında umut dolu yeni ruhlar gelir. Gelir ve kendilerini ararlar çünkü tanrının cilvesine bakın ki biz insanların ruhu zamanında dünyayı güzelleştirmek,şatafatlandırmak için yaratılan varlıkları temsil eder ve eğer sen neyi temsil ettiğini bulabilirsen cennete gidebilmeye hak kazanırsınız ama dikkat etmelisiniz çünkü sadece 3 tahmin hakkınız var. Eğer tahmin haklarınızı akıllıca kullanamazsınız karşınıza iki seçenek çıkar cehennemde ya da Araf'ta geçireceğiniz bir sonsuzluk ve ever tüm bunları nereden bildiğimi merak ettiğinizi bilecek kadar yeni ruh ağırladım. Ben Araf'ta bulunabilme lütfunu fazla hafife almış bir ruhum.Ben Amelia'yım.
"Sakin ol." Dudaklarını kulağıma yaslayarak kurduğu cümle daha fazla çırpınmamdan başka bir şeye yaramadı. Etkisinden kurtulmak için varlığından uzaklaşmam şarttı. Uzaklaşmalıydım.
Dudaklarıma bastırdığı eline doğru bağırdım fakat bağırtım boğuk bir iniltiden öteye gitmemişti.
"Seni bırakmam için önce sakin olman gerekiyor güzel eva." Şiir gibi sesi dudaklarından tenime rüzgar misali esip geçti. Açıkta kalan tenime temas eden elini yavaşca hareket ettirmeye başladı. Eline doğru içli içli nefesler verdim. Göbeğimin çevresinde dolaşan sıcak parmak uçları her bir hücremi titretti. Yavaş ve tahrik edici dokunuşları tenimi yakıp kavurdu.
Yapmamalıydı bunu. Ona olan öfkem kendini bitirecek kadar fazlayken böyle yapmamalıydı. Kokusunu soluduğumda ne ara sakinleşmeye başlamıştım? Tenime dokunmamalıydı mesela, dokunuşları ne ara beni mahvedecek kadar etkiliyordu.
Sıcak dokunuşları göbek deliğimin çevresinde devam etti, sırtımı göğsüne daha da bastırdı. Bayılmama çok az kalmıştı. Son bir irade kırıntısıyla ağzımı kapattığı elini ısırdım benden uzaklaşması için. Kıpırdamadı bile. Hatta lanet olasıca adam acıya dair tepki bile vermedi. Onun yerine sırtımı göğsüne daha sert yasladı, başını boynuma iyice yerleştirip burnunu tam şah damarımın üzerine bastırdı. Yine içine derin bir nefes çekti. Neden inatla kokumu içine işlemesini istercesine soluyordu.
"Böyle yaparak senden uzak kalmış tenimin daha da alevlenmesini sağlıyorsun lâl gülü. Rahat dur" Boynuma doğru gelen karanlık fısıltısı kanımı fokurdattı. Pislik adam resmen onu ısırmamdan tahrik olduğunu ima ediyordu!
🌹🌹
Seçim kimisi için ödül, kimisi için ceza ama seçimi yapan kişi için ölümdür.
IŞIK YILI...