O gece, Umut, hiç uyumadı.
Ertesi gün fabrikaya telefon edip durumu bildirdikten sonra, bir süre için izin aldı. Patronu bundan pek hoşlanmamıştı fakat bir şey söylemedi. Söyleseydi de Umut'un hiçbir şey umurunda değildi.
Öğleye doğru Damla, gözlerini araladı;
"Sevgilim!"
Kalbi yerinden çıkacaktı Umut'un "Aşkım?" dedi, içi titreyerek.
Kısık bir sesle, "Ölecek miyim?" diye sorunca, Umut, göz yaşlarına engel olamadan;
"Asla...asla ölmeyeceksin bi'damlam; Sinan ciddi bir şey olmadığını, iyileşeceğini söyledi. Böyle konuşma bir daha tamam mı?"
"Kendimi hiç iyi hissetmiyorum, ayaklarım uyuşuyor." dediğinde, Umut, Damla'nın ayaklarının dizlerinin altına kadar öncekinden daha da fazla silikleştiğini fark etti. Ama bunu ona söylemedi.
"İyileşeceksin bir tanem, eskisinden daha da sağlıklı olacaksın."
"Güller, güller ne oldu?"
"Merak etme, bavulu dondurucuya koydum, sen düzelince, birlikte onarırız onları."
"Dondurucuda fazla dayanamazlar."
"Orda uzun süre kalmayacaklar, bir iki günde iyileşirsin. Ve birlikte onarırız hepsini."
"İşe gitmedin mi sen?" diye sorarken Damla'nın göz kapakları ağırlaştı ve yavaş yavaş kapandılar.
Bu arada Sinan geldi.
"Nasıl?"
"Biraz önce uyudu, kendini iyi hissetmiyor. Sonra ayakları..."
"Görüyorum, silinmeye başlamış. Semptomlardan biri bu, hastalık bu şekilde ilerliyor; hasta yavaş yavaş siliniyor."
"Yok olup gidecek mi yani sonunda?"
25 yaşında olan genç kadın geleceğine mi bakmalı yoksa geçmişine mi sıkışıp kalmalı...
peki bu genç kızın yaşadıkları bir yalan çıkarsa veya Küçük bir çocuk iken ailesinden kopartıldıysa...l
bir taraftan evlat acısı yaşayan anne, baba Bir taraftan kardeş acısı yaşayan abiler...
daha ikizini tanımayan çocuk...
daha ablasını tanımayan ve onu hep merak eden küçük kardeş...