"Seninle karşılaştığımızda, sevdiğimde, elini tutup o yolu yürüdüğümde ve elini bırakmak zorunda kaldığımda çocuktum!" Diye bağırdım. Beni duymayışına artık dayanamıyordum. Dinlememek için verdiği savaş beni yaralı bir ceylana çevirmişti. Saldırmaktan başka çarem yoktu. Başını dikleştirdi. O koyu gözlerini bana dikmiş içimde yakan ateşi harlıyordu. Sanki yeterine yanmamışım gibi. Sanki dünya da benim kadar yanan her hangi bir şeyin küle dönemesi gerekirken ben bir gün bile azalmadan harlı harlı yanmamışım gibi! "Ben de çocuktum!" Diye soludu. "Üstelik ilk kez güvenmiş, inanmış ve sevmiştim! Sen saydığın bahanelerin arkasına saklanmaya devam edebilirsin Betül! Ama ben gidiyorum." Arkasını dönecek gibi oldu sonra durdu. Öyle ters baktı ki yutkundum. "Sen be demiştin beni bir sokağın ortasında terk etmeden önce," gelecek cümleyi biliyordum. Gözlerimi yumdum ve dudaklarımı dişledim. "Bitti! Ben sana kapıları kapattım. Önüne de duvardan ser çektim. Gelip bağırsan bile duymam! Ben senden gidiyorum!" Sol gözümden bir damla yaş düştü. Canını yakmıştım, yoksa gitmezdi. Hayatı, geleceği bensizliğe bağlıdı. Ben de hayatı için ondan vazgeçmiştim. "Ağlama!" Sesin de bu tonu biliyordum. Dudaklarımı kanatacak kadar dişledim ama tutamadım hıçkırığımı. "Ağlama.dedim.Betül!" Bir umutla açtım gözümü. Gözlerine baktım. Öfkesinin ardına gizlediği şefkati gördüm. Bir tebessüm yeşerdi yüzümde. Bana em sevdiğim şekilde bakıyordu. O hala benim Ali Ateş'imdi. Kızan ama kızsa da kıyamayan.All Rights Reserved
1 part