Ya Rabbel Âlemîn!
"Mescit" ve "cami"ler, "tapınak"lara dönüştürülmüş; "ALLÂH" adıyla tanıttığın Aziyz ve Subhan varlığın ise "tanrı" olarak algılanır olmuş!..
Göktürk'lerin "göktanrı"lı din anlayışı, "Müslümanlık" olarak hemen hemen bütün insanlığa yayılmış!..
Mecazlar hakikat sanılmış; Hakikat, mecazlarda aranır olmuş!..
İslâm'ın temel esasları, hakikatlerini yitirmiş insanların indinde; şekil ve kabuktan ibaret kalmış!..
"Namaz"ın, müminin "mi'râc"ı oluşu dillerde dolaşan bir hikâye hâline gelmiş...
"Ey İMAN EDENLER, İMAN EDİN 'B' sırrıyla 'ALLÂH'a!" âyetindeki uyarın sanki Kurân'dan silinmiş; "mi'râc'ın namaz olmasının" anlamı üzerinde hiç durulmaz olmuş!... Anlatılanlar yalnızca, elin-ayağın, kolun-bacağın nerede-nasıl durması gerektiği; ya da neyin nasıl giyileceği! Hiç söz edilmemekte, beynin neleri, nasıl düşünmesi gereğinden!
"Hac", çoğunluğa göre, taştan dört duvarı ziyaretle, Arafat tepesi civarında toplanıp tapınma; "Arabı zengin etme" faaliyeti! Medine ziyareti ise, sanki ölmüş bir büyükelçinin kabrini ziyaret! Ya, "hac" dönüşü için konulmuş asılsız, Kurân'a göre hiç geçerliliği olmayan kurallar! "Terazi tutmamak", "saçının kılını göstermemek"; neredeyse diri diri tabuta sokacaklar hac dönüşü insanları!
Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/kitap/islamintemelesaslari.htm#ixzz3WXCTqKjE
Follow us: @AhmedHulusi on Twitter
Antep'in ihtişamlı konaklarından birinde, aşk acısını sır gibi saklayan Üsteğmen Zeyd ve sevdiği adamı ölmeden yüreğindeki mezara gömen Katre'nin hikayesi...
KÖZ; Sırrını gel sen çöz...
Alıntı;
Sanki bir filmin içinde gibiydim tam şu anda. Ağır çekimde kafamı Ömer'in baktığı yere çevirdiğimde yüreğime bir kor düştü. Elim göğsüme giderken, endişeyle yutkundum. Bedenimdeki bütün kan akışı hızlandığında bunun gerçek olmadığına inanmak istedim. Hiçbir gerçeği bu denli hayal olarak dilemediğime yemin edebilirdim.
Zeyd...
Evlendiğim adamın kardeşi, yüreğimi enkaza çeviren, kazıya kazıya içimden atmak için aylarımı zindan ettiğim Zeyd miydi?
Başıma saplanan ağrılar dünyamı döndürürken tutunacak bir dal aradım. Kocam kardeşine sıkı sıkıya sarılırken yanında solan beni görmüyordu. Arkamdaki sandalyeye aniden oturduğumda Ömer'in ve... Onun dikkatini çekmiştim.
"Katre! İyi misin?" diyen Ömer endişeyle yüzümü avuçladığında ona bakmak için kalkan gözlerim yanındaki adamın, Zeyd'in keskin bakışlarıyla kesişti. Göz bebeklerim titrerken onun bakışlarında yalnızca soğukluk vardı. Buz gibi... Donuk ve hiçbir kaygı barındırmayan gözleri abisinin ve benim üzerimde gelip gidiyordu. İnsan biraz olsun endişelenmez miydi? Benim tanıdığım Zeyd, bu muydu? Bayılmak üzere olan bir kadına şefkatten yoksun bakışlar atan bir adam mıydı o?
Anlamsız sessizliği Zeyd'in bozmasını beklemediğimden, konuşmasıyla yeniden ona bakmıştım.
"Allah mübarek etsin..." derken gözlerine tırmanan harelerim mahçup bir ifadeye bürünürken zoraki çıkan son kelimesi bütün gerçekleri bir tokat gibi yüzümüze çarpmıştı.
"Yenge."
~
(Çalıntı, kopyalanma ve kurgunun başka şahıslar tarafından yazılması hâlinde gerekli işlemler yapılacaktır.
Antalya'nın ünlü avukatlarından biri öz amcamdır. Bilginize...)
Tüm hakları K