Gökyüzü sonsuzluğunda, yıldızlar sessizce dans ederken, Uzay Altınay'ın gözleri annesinin mezarında kayan bir yıldıza takılır. O anda içindeki derin boşluk, yalnızlık ve özlem, yıldızların arasında bir yankı bulur. Annesinin ölümüyle derinden sarsılan Uzay, hayatı boyunca aile içi şiddetin acı izlerini taşımış, bu yüzden kadına yönelik her türlü şiddete karşı aşırı hassas bir hale gelmiştir.
Yıldız ise uzayın derinliklerinde sessiz bir yolculuğa çıkan, merakla dolu bir ruhtur. Diğer yıldızlardan duyduğu Dünya'nın büyüsü ve insanların dileklerini gerçekleştiren gücü, onu büyülemiştir. Ancak bu büyü, beraberinde bir korkuyu da getirir: Dünya'ya yaklaşmak, insanlar tarafından görülmek ve bir dilekle tutsak olmak. Ancak Yıldız'ın merakı, bu korkuları bastırır ve uzaktan da olsa Dünya'yı görmek ister.
Bir gün, Uzay'ın annesinin mezarında oturduğu sırada, gözleri Yıldız'ın parlak ışığını yakalar. O an, hayatlarının yıldızlarla dans etmeye başladığı noktadır. Uzay, bilmeden Yıldız'ı kendi dünyasına çeker, onu karanlık bir geceye hapseder.
İşte bu noktada, iki farklı dünyanın ve iki farklı ruhun kaderi birbirine bağlanır. Uzay, hiç istemediği bir şey yapmıştır ve şimdi nasıl bir yola gireceğini bilemez. Yıldız ise Dünya'nın çekiciliği ve insanların dilekleriyle dolu dünyasına adım atmıştır, ancak tutsak olmanın korkusuyla baş etmek zorundadır.
Eski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa göndermek ister. Tahta geçmemesi için tıpkı oğlu gibi savaşta ölmesini planlar ancak bilmediği bir şey vardır.
Kardeşi Guan'ın kızı Veliaht Lidena düşündüğü gibi bir Prenses değildir...
Dikkat bu hikaye fazlasıyla intikam, kavga, şiddet içermektedir.