Ölüm Melodisi
  • مقروء 2,479
  • صوت 96
  • أجزاء 2
  • مقروء 2,479
  • صوت 96
  • أجزاء 2
مستمرة، تم نشرها في أبريل ١٢, ٢٠٢٤
(2) فصلان جديدان
"Çok uzun zaman önce
Bir adam yaşarmış güller bahçesinde
Adam aşıkmış güllerine

Hayatı boyunca hiçbir kadını görmemiş gözleri, 
Hiçbir tatlı ses çalamamış kalbini
Gülleriymiş tek aşkı. 

İlgilenmediği bir gün yokmuş onlarla
Her gün sular, onlarla konuşur, bakarmış ihtiyaçlarına

Ama adam yaşlanmış yıllar geçtikçe
Yatağına bağlı hale geldiğinde
Kimse kalmamış ilgilenecek güllerle

Güller solmuş yavaş yavaş
Penceresinden dışarı baktığında
Görmüş güzel bahçesinin renklerini kaybettiğini

Adam hazırmış vazgeçmeye gülleri için
Yüklü servetinden de, elindeki her şeyden de...

Ama tek bir bedeli varmış yaşamın
Böylece akıtmış kanını
Ve yeniden canlı gorebilmiş güllerini."

Dünyanın daha iyi bir yer olmasına katkıda bulunması gereken elçinin kızı olan Fedora bir türlü içindeki güçle uyum sağlayamaz. 

Yıllar boyunca kendisinin işe yaramaz olduğunu düşünse de babasının eşinin ölümü her şeyin değişime gittiği bir kapıyı aralar. 

Ölüm bir son muydu yoksa bir başlangıç mı? Fedora'nin bulması gereken cevaplar vardı.
جميع الحقوق محفوظة
قم بالتسجيل كي تُضيف Ölüm Melodisi إلى مكتبتك وتتلقى التحديثات
أو
#3magic
إرشادات المحتوى
قد تعجبك أيضاً
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) بقلم Maral_Atmc6
72 جزء undefined أجزاء مستمرة
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.