[Kraliyet kurgusudur] "Herkes onu seviyordu, varlığın ve yokluğun meleği Hari. Hari de kullarını severdi, onu seven kullarını. Waria'da bir rivayet var ki Hari sadece iki ruhu sevmedi: ona ihanet eden Lori'yi ve kızı Pera'yı. Lori şeytan olarak adlandırıldı, karısı şeytan olarak anılırken Hari sadece kullarını sevdi. Lori'nin öfkesinin bir denizi kuruttuğu söylenir. Kızı Pera doğunca herşey daha katlanılabilir gelmişti gözüne ta'ki Hari Pera'yı cennetten sürene denk. Lori bu olanlar karşısında sadece ağladı. Öyle çok ağladı ki kuruyan nehirler akmaya başladı. Lori, kızının tokasını aldı ve o büyük meleğin kalbine sapladı. İnsanlar Lori'yi lanetledi, o meleğe saygı duymayan bir fahişeydi sadece." Bu kitabın başlığında yazan sözlerdir. Kitap romantik-fantastik olarak geçiyordu. Bir çok romantik kitap okumama rağmen bu kadar kapsamlı bir kitap hiç görmemiştim. Kitabı birçok kez bitirdim ama asla kitabın sonunda verilen mesajı anlamadım. "Kitabı okuyan gariban ruh, sen Pera'nın göz yaşı. Annesinin küçük kızı nereye gitti? Bana cevap ver ruh, Pera sen misin?" Kötü sonla biten romantik bir kitap... Tekrar tekrar okumama rağmen ağlatan tarzda. (...) "Ölmek istemiyorum." dedim karşımdaki Dük'e. Neden sevmemişti ki kızını? Neden onu ölüme terk ediyordu? Yalnız başına ölen o prenses olacaktım.