Tarık, gözlerinde karanlık bir geçmişin yansımasıyla büyüdü. Çocukluğunda tanık olduğu trajediler ve yaşadığı acılar, ruhunda derin yaralar açmıştı. Bu travmalarla dolu hayat, onu duygusuz bir varlık haline getirdi. Katil içgüdüleri, onun varlığının merkezine yerleşmişti ve öldürme arzusu, her adımında onunla birlikte nefes alıyordu. Ancak, karanlığın içinde bile bir ışık vardı: Eylül. Eylül, yaşamın en saf ve parlak yansımasıydı. Tarık'ın hayatında beklenmedik bir şekilde belirdi ve karanlığın içinde umutsuzca parlayan bir ışık gibiydi. Onun masumiyeti, Tarık'ın kalbinde uzun süredir ölü gibi duran duyguları yeniden canlandırdı. Ancak, içindeki karanlıkla savaşan Tarık, bu yeni duygularla baş etmekte zorlanıyordu. Eylül'ün varlığı, Tarık'ın içindeki karanlıkla yüzleşmesine neden oldu. Onunla geçirdiği her an, ona bir şeyleri değiştirebileceğini ve geçmişinin onu gelecekteki bir başka trajediye sürüklemesine izin vermemesi gerektiğini hatırlattı. Tarık, Eylül'ün ışığında geçmişinin zincirlerinden kurtulmayı başardı. Onun sevgisi, Tarık'ın karanlık yüreğini aydınlığa doğru yönlendirdi. Ancak bu dönüşüm kolay değildi ve her şeyin nasıl sonuçlanacağı belirsizdi. Tarık, hayatında bir umut ışığı yakabilecek miydi? İçindeki öldürme arzusuyla değil, Eylül'ün sevgisiyle yaşamaya karar verebilecek miydi? Bir zamanlar karanlık ve acı dolu olan hayatı, Eylül'ün varlığıyla yeniden anlam kazandı. Ama bütün bunlar, Tarık'ın ellerinde açan ceset kokulu çiçeklerin çoğalmasını durdurabilecek miydi? Eylül'ün sevgisi, Tarık'ın içindeki karanlığı gerçekten yenebilir miydi? Yoksa Tarık, karanlığın pençesinden kurtulamayacak mıydı? Eylül'ün ışığı, Tarık'ın karanlık geçmişiyle mücadele ederken yeterli olacak mıydı? Tarık, içindeki karanlıkla yüzleşip, Eylül'ün ona sunduğu yeni haAll Rights Reserved
1 part