Baş döndürücü bir müzik. Dansçıları aydınlatan kör edici ışık. Kusurlarını iyi gizleyen bir kareografi. Kusurlarından fazlasını gizleyen... Tarih tekerrür eder derler. Bambaşka çağda, bambaşka bir diyarda yeni bir dans başlıyor. Edebi olmak zorakiyse sevgili okuyucu dünya bir balo salonudur aslen. Bir dans pisti. Doğmadan başlar müzik. Doğum ise piste zorla itilmektir. Herkes afallar başta. Lakin toparlayamazsan ezilirsin kibirli ayaklar altında. Kimileri dans etmek için doğmuştur adeta. Kimileri baştan kurban eder güzelim boynunu sivri topuklara. Ya da eninde sonunda... Memnuniyetsizliğini gizleyen profesyoneller de vardır, aklını yitirip sadece dans edenler de. Kaçı inkar ederse etsin üstü kapalı bir dayatmadan ibarettir vaziyet aslında. Dans et ya da Tanrı'yı gör. Tanrıyı suçladı çoğu kişi. Bu ne zulüm ne kederli bir vahşetti? O ise olgunlukla fısıldadı akıllara. Gerçekten bu zulm Tanrı' ya mı aitti? Başkaldırmak peki? Kimse mi hem dans edip hem inkar etmedi. İşte sevgili okuyucu bu bir başkaldıranın hikayesi. Belirli bir kareografi, belirli bir oyun. Uzun zamandır süregelen danslar ve dansçılar. İşte şimdi, uzun zaman sonra, itaatkar akış ve belirlenen rolleri oynamaya alışılmışlığın süregeldiği onca zaman sonra... Dansa baş kaldıran biri. Rolünü aşan biri. Kulaklar yüreklerin gerçek sesine açılıyor. Adımlar değişiyor. Doğaçlamalar bu gösteriyi olduğundan şanlı mı yoksa kanlı mı kılacak? Can alıcı sorularla birbirlerine dönen partnerler. Lakin asıl can alıcılık saygı değer okuyucular, partnerler gözlerini birbirinden ayırıp oyunun kurucusuna çevirdiğinde başlayacak. Oyunbozan bir oyun başlıyor. Hayat kadar sahi ve sahtekar bu oyuna davetlisiniz. Küstahlığı bırakın ve size verilen maskelerin ardına saklayın. Sonu gittikçe bilinmeze çıkan bu dansa katılın.