"Ve şeytan zindandan kaçtı."
***
Yıldızlara kazınan savaşın bitiricisi soyu tükenmişler oldu. Toprak kanla yıkandı, kurdun kadehine zehir atıldı. Ve ateş, araftaki tanrıların kemikleriyle harlandı.
Canavardan kaçan Avcı, şeytana yakalandı. Geç farketti ; asıl canavar, şeytanın ta kendisiydi.
***
Aramızda uzun bir sessizlik oluşurken iğneyi yavaşça tenimden uzaklaştırdı, yanımda duran avuç içlerimden yırtık kumaşları alırken yumruklarım aralandı. Kumaş kan olmuştu, ince kesikler halinde yırtmaya koyulduğunda nefes nefeseydim. Biraz sonra yaramın üzerine dokundurdu. "Acıyor mu?"
Başımı iki yana salladığımda bezi dolamaya koyuldu. "Alışkınım." Kumaşı sıkıp birbirine bağlarken ayağa kalktı, pantolonumu çekip yarayı örttüğümde ona döndüm. Tam karşımdaydı, gözleri gözlerimle kalbi kalbimde.
"Ne zamandır?" Başımı eğdim, dolan gözlerimden hain bir gözyaşı damlası yanaklarım boyunca süzülürken sorusunu yineledi. "Bunu kime soruyorsun? Avcı'ya mı," Yeniden ona baktım. "Yoksa Seraphina'ya mı?"
Ellerimden tuttuğunda ona baktım, içime tatlı bir ılıklık yayılırken bana doğru bir adım attı. "Avcı'ya," dedi. "O ne zamandır bunlara alışık."
Sessizlik. "Sekiz yaşımdan beri."
Başımı sol tarafa doğru çevirerek gözlerimi kaçırdım, bacaklarıma alttan saplanan bir ağrı dengemi şaşıyordu. Derken sırtıma sardığı elleriyle beni kendisine çekti, yüzüm göğsüyle buluşurken kesik bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Konuşmamıştı ama dokunuşları yanımda olduğunu hissettiriyordu, eli sırtımda dünyadan kalma yaralarımın üzerinde gezinirken belime indi. Ichor'dan kalan üç pençe izine dokunduğunda kollarımı boynuna doladım.
"Fenrys..." Ellerini geri çekerken yeniden sıkıca bana sarıldı. "Uzun zamandır bana acıyor mu diye soran ilk kişisin."
***