Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti; onun bakışlarındaki soru işaretleri, benim sessizliğimin ardındaki çığlıkları kulaklarını tıkanmış gibi duymamayı seçiyirdu. "Gerçekten ne istiyorsun benden, Adal?" dedi, sesinde bir kararlılık ve üzgünlük karışımı vardı. Ama bu özgünlük banamıydı yoksa kendisine mi? Gözlerimin içine daha da derin bakarak, "Benden ne yapmamı istiyorsun?" diye sordu sessizce. Sözleri, kalbimi kırdığını bilmeden, masum bir özgünlük ile sarf edilmişti.
Ben ise, kelimelerin boğazımda düğümlendiği o an, ona olan hislerimi, beklentilerimi açıklamakta ne kadar aciz olduğumu fark ettim. Ona ihtiyacım olduğunu, onu istediğimi ama aynı zamanda onun da kendi yolunu bulmasını istediğimi anlatamadım.