Eldrion Krallığı'nda düzenlenen büyük balo, ihtişamlı şatoda görkemli bir kutlama olarak başlar. Ancak, yarı elf yarı insan olan Dephanie, bu gösterişin ardında dönen karanlık entrikaları hissetmektedir. Geçmişin dostu, şimdinin düşmanı olan Ravian'ın gözleri üzerinde olduğunda, her şey daha da karmaşık bir hal alır.
Çocukluk arkadaşları olan Dephanie ve Ravian, şimdi birbirlerine karşı derin bir öfke ve düşmanlık beslemektedir. Dephanie, içkisine katılan zehir yüzünden aniden bayılır ve uyandığında kendini Ravian'la zoraki bir evliliğin içinde bulur. Bu evlilik, sadece krallıkların barışını sağlamak için değil, derinlerde yatan karanlık bir gücün planlarının bir parçasıdır.
Eldrion'un sürgün edilmiş zalim kraliçesi, intikam hırsıyla geri döner ve krallığı kana bulayan bir savaşı başlatır. Dephanie ve Ravian, hem içsel çatışmalarını çözmek hem de krallıklarını korumak için zoraki birlikteliklerini güçlü bir ittifaka dönüştürmek zorundadır.
Büyü ve kılıçların çarpıştığı kanlı savaşlarda, Dephanie ve Ravian, hem düşmanlarıyla hem de içlerindeki karanlıkla yüzleşirler. Aralarındaki nefret, tutkuya dönüşürken, entrikalarla dolu bu dünyada aşkları bile ölümcül bir tehlike taşır.
Kapak: benbittimaq
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasında Tuğra, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Tim, Tuğra'sız dönmenin acısını ve şaşkınlığını yaşarken, Tuğra ise kendini beklenmedik bir zamanın içinde bulur. Tam 300 sene önceye, İskoçya'ya gitmiştir.
Tuğra, hem kendi gerçekliğine dönmeye çalışırken hem de İskoçya'nın gizemli topraklarında hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte zamanın ve mekanın sınırlarını zorlayan aşk, dostluk, gizem, aile ve sadakat hikayesi de gelişir.
Hayatının yeni savaşı başlar, bu sefer kılıçlarla...
Kesit:
---
Bir Ingiliz kadınının burada ne işi var?" Diye devam etti karşımdaki adam İngilizce konuşarak.
"İngiliz değilim, Türküm" dedim ama adamların hepsi anlamaz gözlerle bakmaya başlamıştı. Zaten vücutları komple boyanmıştı ve korkutucu tipteydiler.
"Türk mü?"
Neler oluyordu??
Az önce çatışmanın ortasındayken ortalık kurak araziydi. Mağaranın arka kapısından çıkınca böyle büyük bir ormana nasıl gelmiştim ki? Hem ben haritacıydım ve bölgede böyle bir orman olmaması gerekiyordu. Birazdan tim arkadaşlarım da beni bulurdu nasılsa.
"Bizimle geliyorsun" diye devam etti esmer, uzun saçlı dev gibi olan adam.
"Burası neresi?" Dedim aynı adama bakarak. Sanırım bu grubun lideriydi. Kamuflajıma attığı tuhaf bakışları ise görmezden geldim. Ancak kısa süren sessizlikte, o boğuk sesini tekrar duydum.
"Klanıma hoş geldin küçük kız..."