"Evet, evet benim kızım!" Gözlerini gözlerimden ayırmadan konuşurken odadaki herkes sessizliğe gömülmüştü. Bir erkeğin gözleriyle konuşabildiğini ilk defa bugün, onunla öğrenmiştim. Bakışlarındaki karanlıktan onlarca cümle yığılıyordu üzerime. Yalancısın! İki yüzlüsün! İhanet ettin! Sen kimsin? Benim buradaki insanlarla işim ne? Hatta, hatta belki de tiksiniyordu benden, iğrenç bir kadındım belki de onun gözünde.. Mecbur kaldığı yalanı söylerken sesi dahi titrememişti, omuzları gördüğüm resimlerdeki gibi dik bakışları keskindi. Söylediklerine ben dahi inanmak üzereydim. "Evet, onun kızı!" Konuştuğumda kızımın annesi olmadığımı tasdiklemiştim. Bana dönen gözlerde derin bir rahatlama olmuştu. Aynı anda içimde büyük bir yangın baş göstermişti. Bunlar olurken o hala aynı yerde aynı bakışlarla içime işliyordu. Bu sefer emindim, onlarca cümle kaybolmuştu. Yalnızca tiksiniyordu. Sığınak genç bir kızın başına gelenleri konu alıyor. Yürüdüğü yolları, takıldığı taşları anlatıyor. Yolda ayağına çelme takanı, düştüğünde eline uzanan eli anlatıyor. Belki okurken kendinizden bir şeyler bulursunuz belki de yalnızca kendinizi bulursunuz. Kapıyı açıp Sığınak'ta dinlenmelisiniz..