Cihangir ve mahalleli kadının değişen tavrını hayretle izlerlerken adamı süzen kadının gözlerinin içinde farklı bir duygu peyda oldu. Hayranlık. Bunu fark eden Cihangir göğsüne saplanan ağırlıkla derince yutkundu. Karşısındaki kadın ona büyük bir merak ve hayranlıkla bakarken kadın hafifçe soluklanarak resmen mırlar şekilde konuştu. Onu, Cihangir'den başkası duymadı. "Sen... Dağların Kara kurdusun. Düşmanlarını gece, sisin indiği vakit göz gözü görmezken avlayan askeriyenin efsanesi Kara Kurtsun. Vay be... Demek Zemheri'yle Kara Kurt bu şekilde karşı karşıya gelecekti." Adam şok oldu, nefesi kesildi. Zemheri, kara kış. Adam yaşadığı aydınlanmayla derin bir nefes alarak gülümsedi. Karşısındaki kadını ilk defa görüyor gibi hayranlıkla inceledi, sol göğsü inceden sızladı. Ne yaptığını bile fark etmeden demirleri tutan elini gevşeterek serçe parmağıyla kadının hemen yanında duran elini okşadı. Bu kadını tanıyordu, bu kadın dağların Zemheri'siydi. Düşmanlarının başına evini yıkar, kara kışın altında bırakıp onları yok ederdi. Beklediği yardım gelmişti. Yarbay; gecenin karanlığına, sisin kara kurduna kara kışı, Zemheri'yi göndermişti.