Ağzımdan çıkan sözlerle birlikte belki de kaderim baştan yazılmıştı. "Neredeyim ben?" Gayet ideal bir soru sorarken aynı zamanda karşımdaki dört kişiye de sorgulayıcı bakışlarımı atmayı ihmal etmiyordum. Harbiden, ben neredeyim ve bunlar da kim? İçlerinden sonunda birisi konuşması gerektiğini anlamış olsa gerek açıklamaya yapmak amacıyla genzini temizleyerek sözü devraldı. "Sen de aynı bizim gibi bir Bow Down üyesisin." Söyledikleri bir bomba gibi ortaya düşerken, şaşkınlıktan göz bebeklerin yuvalarından çıkacak seviyeye gelmişti. Ne söylediğinin farkında mıydı o? Ortam benim şaşkın bakışlarım ve suskunluğum ile daha da korkutucu bir hal alırken aralarından biri halime acımış gibi bir az önce benim saçma bir şeyin üyesi olduğumu söyleyen kişiyi dirseğiyle dürterek şirince sırıttı. "Sen onun kusuruna bakma ya!" dedi şakaya vurarak. "Kendisinin akıl sağlığı pek yerinde değil." Gözleriyle ona kınayıcı bakışlar attı. O daha fazla bu bakışlara maruz kalmamak için savunmaya geçti. "Oğlum sen demedin mi; 'kim gelirse gelsin ona samimi davranmak yok pat pat pat' diye." Şok üstüne şok yaşarken artık neyin gerçek olduğunu idrak edemiyordum. Benim geleceğimi önceden biliyorlar mıydı? Peki ya, ben şu an neyin içerisindeydim? Bilmiyorum, kahretsin ki hiçbir şey bilmiyorum! (...) Bizimle kal! -Dreamliili
17 parts