Hatırladı. Bu hikayeyi ikinci defa dinliyordu. Ruhunun en derinlerine zar zor gömdüğü anılar gün yüzüne çıkıyor, kaderin kanlı ipleri mutlak bir sonda kesişiyordu. Geçmişte eksik kalan bir nokta mı vardı? Niye en beklenmedik anlarda keder karşısına çıkıyordu? Bilemeyecek kadar yorgundu. Hissedemeyecek kadar sömürülmüş, okyanusun ortasında kaybolan bir gemi kadar rotasız kalmıştı. ~~~ "Katherine, biliyor musun? Uzun zamandır hissetmediğim kadar yorgun hissetmek isterdim. O günün aksine bu sefer ağlamak isterdim ama gözyaşlarım bir ihaneti güdüyor şu sıralar. Daha önce hiç hissetmeyi diledin mi? Anlamıyorum ki, bizim yüreklerimiz mi bu dünya için çok temiz kaldı yoksa her şey en başından beri böyle miydi? Şu gece yarısında başında dururken ölmeyi dileyemeyecek kadar takatsizim. En acı olanı da ne, biliyor musun? Rüzgarda savrulan bir sonbahar yaprağı gibi rotasızım. Geçmişe dönseydim kırmızı ip koparıp atardım. Belki o zaman yaşayan ruhlara sahip olurduk, şu ankinin aksine..."