Yıkık dökük sarayın soğuk odalarında, pencerelerden içeriye süzülen solgun ışıkla aydınlanmış bir köşede yalnız başıma oturuyorum. Etrafımdaki sessizlik, kalbimin hüzünle dolmasına neden oluyor. Gözlerimi uzaklara dikiyorum, ama aslında ne gördüğümü bilmiyorum. Her köşesinde anılarla dolu bu oda, artık bir zamanlar neşe dolu geçmişe ait parçaları barındırıyor.Sarayın duvarları arasında, bir zamanlar gururla yükselen sütunlar şimdi yıkık dökük halde. Her çatlak, her dökülen taş, kaybettiğim ailemi ve krallığımı hatırlatıyor. Bir zamanlar burada yankılanan kahkahalar, şimdi sessizlikle dolu. Kalbimde bir boşluk var, sanki her şey bir kabustan ibaretmiş gibi hissediyorum. Bu gerçek olamaz... Ailemi ve krallığımı kaybettiğim hiç olmadı, değil mi?Her gün bu duyguları reddetmeye çalışıyorum. Sabahları uyandığımda, hala ailemi ve krallığımı yanımda bulacağımı umuyorum. Ama her sabah, gerçeğin acımasız yüzüyle karşılaşıyorum. Bu sadece bir kötü rüya olmalı... Ama her gece, aynı gerçekle yüzleşmek zorundayım.
"Bu gerçek olamaz... Ailemi ve krallığımı kaybettiğim hiç olmadı, değil mi? Belki de bu sadece bir kötü rüya, ya da bir lanetin etkisi altındayım... Evet, kesinlikle öyle. Annem ve babam hala sağlar, krallığımız hala ayakta, güzel bir güneşli gün. Sarayın duvarları titremiyor, duyduğum çatlaklar sadece hayal gücümün ürünü... Evet, tam olarak böyle.Krallığımızı sadece bir çırpıda kaybetmek mümkün olamaz. Belki de sadece bir yerde saklanıyorlar, beni bekliyorlar. Evet, kesinlikle öyle. Onları bulacağım, krallığımızı tekrar inşa edeceğim ve her şey eskisi gibi olacak. Bu sadece bir rüya, sadece bir rüya..."
+21 cinsellik ve şiddet içeren sahneler bulunmaktadır. Bu hikaye Dark Romance kategorisindedir ve küçük yaştaki arkadaşlar için uygun değildir. Lütfen dikkate alınız.
✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩
Senin için her gün saçlarımı saldım. Dudaklarımdaki ruju tazeleyip durdum. Parfümsüz dışarıya çıkmadım. Yeni giysiler aldım. O giysileri hakkıyla taşıyabilmek için kilo verdim. Sırf sen birkaç saniye daha uzun bak diye hesaplar yaptım. Kahkaha atmadım, yüz hatlarımı korudum. Beni güzel gör istedim. Baktığında beni arzulaman için dünyanın en güzel kızı olmaya çalıştım. Güzel gözlerine bakarken kayboldum, derinlere battım. Sense elimden tutmak yerine beni gözlerinin derinliklerinde boğmayı tercih ettin. Kırmızı rujum dağıldı, makyajım silindi, saçlarım kabardı. Ve yeniden kilo alıyorum galiba. Seni beklemekten vazgeçtiğim gün, kendimden vazgeçtiğim gün mü olmalıydı? Hayır, böyle bitmesi şart değildi. Gözlerini açıp bana baksaydın, yaklaşıp ellerimi tutsaydın... Ya da en azından beni yanıtsız bırakmasaydın böyle bitmezdi. Eğer beni biraz bile sevseydin dünyanın en güzel kızı olurdum. En güzel, en asil ve en mutlu... Ama şimdi en suçluyum. Seni sevdiğim için, hiç olmadığım kadar suçluyum.
Vazgeçişimin damgası, intiharımın tescili. Dudaklarını bir kez bile öpememenin sancısı. Aramıza koyduğun duvarlardan atlama vaktim. Aşağı düşeceğim sevgilim ve öleceğim. Bir kez bile kalbine gömülmeyeceğim. Çürümeme izin ver. Bu yorgun beden karışsın toprağa ve and içelim birlikte, birbirimizi görmeyeceğimize. Sakın bir kavanoza koyma, kalbim çoktan darılmış sana. Ve o güzel gözlerin... Yaşarken görmedin, ölü bedenime değmesin. Beni en güzel halimle hatırla. Kanı çekilmiş, çürümüş ve delicesine sarhoşken değil. Senin için geldiğim o gün gibi, en güzel halimle...