Sert avucu bileğimi kavradığında beni kendine doğru çekti. Kendisine doğrulttuğum namlu kalbinin hemen altınayken gözlerime baktı.
"Sen benim en başından beri, tek düşmanımsın."
İhtiras dolu bakışlarına tezat, kanlı dudaklarından sızan sözleri, tıpkı zehirli bir yılan gibiydi.
Elimde sıkı sıkıya tuttuğum soğuk silahın namlusunu, mide boşluğuna daha da bastırdım.
"Hadi ama..." dedim sessizce, buna inanmak istemiyor gibi. "Bunun bir yalan olduğunu söyle."
Alnını alnıma yasladığında belki de ilk kez ölmek istedim. Dudakları üzerindeki kanı diliyle temizledi.
"Bu kaosun dişli mücevheri sensin, Tomris."
Buna inanmak istemiyordum. Tetiğe yavaşça dokunurken yanaklarım tekrar ıslandı. Titreyen dudaklarımdan birkaç hıçkırık peyda olurken, kirli ve terli yüzüm, yüzünün çok yakınındaydı.
"Hemen, bana bunun kocaman bir yalan olduğunu söyle Pars"
Yaşlı gözlerim belki de ilk kez birine yalvarıyordu. "Lütfen..."
Sessizdi. Uzun zaman sonra ilk kez bu kadar sessizdi.
İntikam bir tutku gibiydi. Bağımlı hâle geldiğim tek tutkumdu. Ancak o an, içimdeki intikam arzusunu onunla tatmin etmemek için ne çok sebebim vardı...
Peki ya şimdi, hangimiz ölecektik?
~
Kucağımdaki minik, onun uzattığı oyuncaklarla oynarken kendince gülüp, mırıldanıyordu.
Ben ise gözlerimin dolmaması için çabalıyordum. Tek yaptığım Duru'nun saçlarıyla oynayarak oyalanmaktı.
Onun ise oturduğundan beri suratıma baktığını hissediyordum. Dün duyduklarımdan sonra ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.
"Ahu." diye bana seslenmesiyle sadece "Ne!" dedim kendimi tutamayıp.
Aniden çenemde hissettiğim parmaklar, kafamı ona doğru döndürdü. Bakışlarını kısaca Duru'ya değdirdikten sonra hayranmışcasına bana baktı.
"Bizim de bundanımız olsun mu?" deyip
beni hem dumura uğrattı, hem de bedenimdeki bütün kanın yüzüme hücum etmesini sağladı.
──────── 𐙚 ────────
Bazı kısımlarda texting vardır.
Argo kelimeler bulunmaktadır.