Nasıl olacaktı... Hayat onlara nasıl gülecekti...
Verilen onca can, dökülen onca kan, binlerce yanan onca yürek üzerine bir yuva kurulup mutlu olunabilir miydi?
Hayat onlara en acımasız yüzünü gösterirken gülebilecekler miydi? Her şeye rağmen mutlu olabilecekler miydi?
Bu o kadar kolay mıydı?
Yaşamak ne garip şeydi...
Ölmek ne garip şey...
Toprağa karışmak... Toprak olmak... Peki ya yaşarken ölmek...
Her günü yaşarken aslında gerçekte biraz daha ölmek...
Yağmur yağacak,
Islanacaklardı...
Güneş doğacak,
Yanacaklardı...
Rüzgar esecek, kasırga vuracak,
Savrulacaklardı...
Hayat hep üst üste vuracaktı sillesini. Hep en acımasız yüzünü gösterecekti onlara.
Ama onların hepsinin üstesinden gelebilecek çok büyük bir aşkları vardı. Dağlar kadar büyük, gökyüzü kadar uçsuz bucaksız, karanlığa doğan güneş kadar parlak...