Babam beni dinleseydi ve ona her şeyi anlatabilseydim yazmazdım. Onun için hayal kırıklığıydım. Herkes için hayal kırıklığıydım.
Yalan değil, herkesin takdirini kazanmayı, beni sevmelerini istedim. Ama hiç bir zaman; beni takdir etmeleri ve sevmeleri için de bir şey yapmadım. İnsanların duymak istedikleri sözleri onlara söyleyebilecek kadar yetenekliyim, ama insanlara umut verip, sonra da o umutları kıracak kadar cesur değilim. Hayat bana asla yalan söylemedi... Asıl yalanı ben, kendime söyledim. Neresinden bakarsanız bakın, bu benim hayatım. Tutanın elinde kalan.
Kutudaki Son Kibrit Çöpü, ziyan olmuş çocukluğum ve gençliğim için bir ağıt. Kiminin yakmaya kıyamadığı, sakladığı, kimininse yakmaya değer bulmayıp, görmezden geldiği. Alev alınca boş yere yanıp tükendim mi? Yoksa kendimle beraber her şeyi yakıp kül mü ettim?
Neyse konumuz bu değil, hadi başlayalım...
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....