Ellerimle, ellerini tutup belime uzattım. Ben, tenimin açıkta bıraktığı belimi tutmasını beklerken o, bana dokunmadı. Ellerini belimin hizasında tutarken boynuma doğru konuştu. "İzin veriyor musun?" dediğinde kaşlarım havalandı. "Sana dokunabilir miyim?" Tamam, açık konuşayım. Bu gerçekten hoş bir hareketti. Başımı aşağı yukarı salladığımda ellerini sonunda tenimde hissetmiştim. Sırtıma uzanan saçlarımı tutup, başının olmadığı tarafıma koydum. Sırtıma artık sadece çapraz gelen ince iplikler değiyordu. Kollarımı boynuna sararken tek istediğim kendi kazdığım kuyuya düşmemekti.
Burnu boynuma değdiği ve sağa sola hareket ettiği an vücut hatlarım gerildi. Bunu yaparken konuşmak çok zor olsa da yapacaktım. Kulağına doğru yaklaşıp "Giymem hoşuna gitmedi mi?" diye fısıldadım. Başını iki yana salladığında tebessüm ettim. Başı hala boynumdaydı. "Böyle hissettirmemeliydi," dediğinde kaşlarımı çattım. Sanırım amacıma ulaşacaktım. "Nasıl hissettirdi?" diye sorup vücuduna daha da yaklaştım. Artık göğsüne tamamen değiyordum. Bedenimin her noktası, bedeninin her noktasındaydı. Elleri belimde hareket etmeye başlayıp sırtıma doğru çıktığında kollarımı ensesine daha sıkı sardım. Bu yanlıştı ama cevabını duymak istiyordum. Elleri sırtımda arsızca gezinirken, artık dayanabileceğimi sanmıyordum.
Arkadan kurdele olarak bağladığım iplerin bir ucunu tutup çekince kurdele açılmıştı. Boynuma, dudaklarını sürttüğünü hissettiğimde omuzlarını sertçe sıktım. Boyun boşluğumu naifçe ısırdığında gözlerimi sıkıca kapattım...
(10.Bölüm: Aldığın Hediye Bir Neşe)
Yetişkin okurlar için uygundur!
Bir Mahalle Hikâyesi...
Çok daha fazlası...
✨
"Bak bana," diye fısıldadı. Dudaklarının arasından çıkan sıcak nefesi benimkilere dokundu. "Bir kere bana eskisi gibi baksan..." yalvarır gibi çıkan sesinin tonuyla tüm iradem dağıldı.
"Bırak lütfen," derken gözlerimi kapattım. Elinin birini kaldırıp parmaklarını usulca yanağımda gezdirdi ve çeneme doğru indi.
"Adımı söylemiyorsun artık," dedi dişlerini sıkarak. "Fark etmem mi sanıyordun?"
Soru soruyordu ama benim buna verecek bir cevabım yoktu.
"Senin dudaklarından dökülmesini istediğim öyle çok kelime var ki..." Eğilip anlını anlıma yasladı. Bu kadar yakınken tek nefesi paylaşıyor gibiydik. Onun aldığı soluk, benim dudaklarımda kayboluyordu. Benim sıklaşan nefeslerim ise sanki onu canlandırıyor gibiydi.