"Buraya gelmen, burada olman, burada yaşadığın her şey bir testti. Peşine taktığımız herkesi fark ettiğini anladık. Kaçış planları yaptığını tahmin etmek de zor değil. Bizler de ufak bir oyun oynamaya karar verdik." Planları kafamda oluşmuştu bile. O bilgisayara ve tornavidaya ulaşmam şüphelenmemem için zor olmuştu ancak fırsat vermişlerdi. Her lavaboya girdiğimde ya son kişi çıkıyor olurdu ya da boştu. Bilerek iyi niyetli ve kolayca kandırabileceğim birisiyle aynı odaya konulmuştum. Ve yine benim sınırlarımı zorlamak için kimseye yapmadıkları bir şey yaparak odamı kontrole geliyorlardı. Cidden, hiç şüphe çekmemişlerdi. "Siz beni kandırdınız. Yani başkası da yapabilir. Benden istediğiniz Yuva olmaz. Özel diyorsunuz, üstün zekalı diyorsunuz ama bu basit oyunu bile fark etmedim." "Üstün zekalısın, Ademoğlu. Ancak sana sadece beynini geliştirmeyi öğrettiler. Biz sana kullanmayı öğreteceğiz." "Beynimi kullanmıyor olsaydım buraya kadar çıkamazdım." Dedim ters ters. O ise beni duymazdan geldi. "Yaşamak için bir sebebin yok. Ancak bu güne kadar kendini öldürmedin. Yaşamak için bir sebep arıyorsun, Ademoğlu." Yutkundum fark ettirmeden. "Yaşamak istemiyorsun ama ölmek de istemiyorsun. Sana yaşama sebebi sunmayacağım. Sana ölmeme nedeni veriyorum. Kaybedecek bir şeyin yok, kazanacak tek şeyin ise şehadet şerbetini tatmak olacak. Kendi nefesini değil, soysuzların nefesini kesmek ister misin? Bir yerden bir yere savrulan bir yaprak olmak yerine toprağa kök salan ulu bir çınar olmak ister misin?" Sessiz kaldım. "Ve en önemlisi. Ademoğlu, yuvasız iki kişinin kilit noktası olmak ister misin?" Sustu. Sustum. İkimiz de birbirimizden gözlerimizi ayırmadık. Kafamda bir terazi kurdum, her sonucu ve olasılığı kefede tarttım. En sonunda verdim kararımı. "Orada da tutsak gibi mi olacağım?" Durgunca sordum soruyu. İfadesizce. Sinir yok, nefret yok. SakinliAll Rights Reserved
1 part