Bekar bir baba ve ölen kardeşinin çocuğuna annelik yapmak zorunda kalan bir teyzenin kesişen hikayesi. "Ben bir kaktüsü bile yaşatmayı beceremeyen birisiyim. Nasıl bir bebeğe vasilik yapabilirim?" Anlamıyordum bu insanları. Neden kaldırabileceğimden fazlasını yüklüyorlardı üzerime. ben bir bebeğe bakabilir miydim? böyle bir şey mümkün bile değildi. Hem de bir başıma. delirmiş olmalıydılar. "Onu kendi kaderine terk etmek mi daha iyi?" diye sert bir çıkış yaptı Serdar. Dişlerimi sıktım. koltuğumda uyuyan bebeğe bakmamak için büyük bir çaba harcıyordum. "Elim hep üzerinde olur. Hiç bir şeyini eksik etmem." Sinirle dişlerini sıktığını görüyordum. İki zıt karakterdik. O dünyanın en sevgi dolu adamıydı. Ben ise sevginin sözlük anlamını bile bilmeyen bir kadındım. "Sence onun ihtiyacı olan şey maddi destek mi? Üniversite öğrencisi mi bu Dalya, bir bebek! Ve senin yetimhanenin soğuk duvarları arasında büyümemiş gibi konuşman çok can sıkıcı!" Bu kez dişlerini sıkan bendim. Bam telime basıyordu. Delici bakışlarımı gözlerine diktiğimde yanlış bir konuya değindiğinin farkına vardı. "Sen dünyada tanıdım en duvarlı kadınsın! neyse ki o duvarın ardında atan bir kalp olduğunu bilecek kadar tanıyorum seni. O yüzden ne yapmak istiyorsan öyle yap. Eninde sonunda kalbinin sesi , sana emanet edilmiş bir canı bilinmeyen ellere bırakamayacağını hatırlatacak." Serdar'ın son sözleri bunlar olmuştu. Evden çıkmadan önce uyuyan bebeği uyandırmamaya özen göstererek parmaklarıyla hafifçe sevmiş, bana 'pişman olacaksın' bakışlarını atarak beni kendisiyle ne yapacağımı bilmediğim bir bebekle baş başa bırakmıştı. Saatlerdir bakamamak için savaştığım noktaya baktım. 50 cm olduğunu öğrendiğim ama hala anne karnındaymış gibi cenin pozisyonunda yattığı için 20 cm anca görünen o şeyi izledim. Hayatımın ortasına bomba gibi düşAll Rights Reserved