**Kayıp Ruhun Laneti**
---
Türkiye'nin gizemli ve izole edilmiş bir köyü olan Gümüşsırt, yüzyıllardır süregelen karanlık bir efsaneye ev sahipliği yapmaktadır. Köy, gece çöktüğünde ortadan kaybolan insanlarla ve etrafta dolaşan uğursuz hikayelerle anılır. Araştırmacı gazeteci Ece, babasının yıllar önce bu köyde kaybolduğu ve ardında sadece gizemli bir ruhun izini bıraktığı bilgisiyle Gümüşsırt'a gelir. Babasının yarım bıraktığı araştırmayı tamamlamaya ve onun akıbetini öğrenmeye kararlıdır.
Diğer ana karakterimiz, idealist bir arkeolog olan Emre, köydeki şehir efsanelerinin doğruluğunu araştırmak üzere Gümüşsırt'a gelir. Eski dostların tavsiyesiyle köye gelen Emre, köyün tarihindeki karanlık sırların peşine düşmüştür. Ece ve Emre, köyde karşılaştıklarında, hem kişisel hem de mesleki hedefleri doğrultusunda ortak bir yolculuğa çıkarlar. Aralarındaki çekim ve karşılıklı güven, onları hızla birbirine bağlar.
Köyün derinliklerine indikçe, Ece ve Emre, babasının kayboluşunun arkasındaki gerçeklerin, köyün lanetli ruhuyla ve bu ruhun köye yaydığı huzursuzlukla bağlantılı olduğunu keşfederler. Bu ruh, Gümüşsırt'ın derinliklerinde saklı olan bir büyücüler birliği tarafından kontrol edilmektedir. Bu karanlık tarikat, köyün üzerindeki laneti korumakta ve ruhun gücünü köydeki huzuru bozmak için kullanmaktadır.
Ece ve Emre, büyücüler birliğinin izini sürerken, köydeki çeşitli tehlikelerle ve tuzaklarla karşı karşıya kalırlar. Eski tapınaklar, yer altı tünelleri ve unutulmuş kutsal alanlarda dolaşırken, her adımda köyün sırlarına biraz daha yaklaşırlar. Bu süreçte, aralarındaki aşk daha da derinleşir, ancak tehlikeler de aynı oranda artar. Tarikatın lideri olan karanlık bir büyücü, Ece ve Emre'nin peşine düşer ve onları yok etmeye kararlıdır.
Yatılı okulun Sessiz koridorlarında dört genç...
Simay - aklıyla hareket eden, kalbini gizlemeyi bilen kız.
Melek - gülüsü ile ışık saçan, içindeki korkuları kimseye belli etmeyen.
Arda - mantığının sesi, grubun dengesini korumaya çalışan.
Ve Yusuf - merakı başına bela olmaya mahkûm bir ruh.
Bir gün okulun arka bahçesinde, toprağın içinde yarı gömülü gizemli bir kutu bulurlar.
Kutunun üzerinde, kimsenin anlamadığı bir dilde kalınmış siyah harfler vardır. Uyarı mı,
lanet mi, yoksa yardım çağrısı mı?
Hepsi kutuyu açmamaya karar verir...
Ama gecenin Sessizliğinde, merak Yusuf'un kalbini kemirir.
Ve o kutu açılır.
İçinden çıkan eski bir müzik kutusu, solmuş
birkaç fotoğraf ve karanlıktan gelen bir soğuk
nefes...
Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Okulun duvarlarında yankılanan adımlar, boş
Koridorlarda çalan o tanıdık melodi, uykulara
Sızılan karabasanlar...
Dördü, farkında olmadan, geçmişle bugünün arasında sıkışan bir lanetin tam ortasındadır.
Ve bazı kutular...
Bir kez açıldığında, asla kapanmaz.