HÛN: intikam Yüzünde oldukça keyif aldığını belli eden bir ifade vardı. Yüzünü bilerek kapatmamıştı ki yüz ifadesi görülebilsin. Yolun sonundaydı artık kaybedecek bir şeyi yoktu. Yavaş adımlarla avına doğru yaklaşmaya başladı. Ürkek bir ceylan gibi titreyen minik avına. Gerçi o öyle hayal ediyordu. Avı titriyor muydu? Ya da onlar bir av mıydı? Tabi ki hayır Türk askeri bir kancığın karşısında titremezdi! Onlar boyun eğmezlerdi! Onlar bir tek Allah'tan korkarlardı! Ama... Bu hasta ruhlu herif bunu anlayamazdı. Elindeki bıçağı sağ gözünün altından çenesine doğru derin ve pürüzsüz bir çizgi çekti Evet, kesinlikle pürüzsüzdü. Kesiğin doğrultusunda yol alan kırmızı suların, yerdeki taşa düştüğü andaki çıkardığı o müzik sesinin başka açıklaması olmazdı. Her şeye rağmen gülümsedi adam, bunların neyin başlangıcı olduğunu biliyordu. Bu yolun sonunda şehitlik mertebesine ulaşacağını da biliyordu. Gülümsedi... Buradan canlı çıkamayacaktı. Yeni doğacak bebeğini göremeyecekti, mis kokulu kızını koklayamayacaktı. Karşısındaki dostuna, silah arkadaşına ve yeri geldiğinde kardeşim dediği adama baktı. Belliydi yüzünde 'yapma' der gibi bir ifade vardı. Dudaklarını oynatacak mecali bile yoktu. Kelime-i şehadet getirmeye başladı vasiyetini dostu zaten biliyordu. Sorun değildi. Elindeki bıçağı bu sefer de karnına saplayıp üç kere döndürdü hasta ruhlu adam . Bunları yaparken kocaman bir gülümseme oluştu dudağında. Ardından hemen sildi. Dengesizdi bunu kameranın ardında izleyenlerde farkındaydı. Her şey daha yeni başlıyordu. O kesik bir çok şeyin başlangıcıydı. O yaralar bir çok olayın başlangıcına vesile olacaktı. En başta odasında kamyonları ile oynayan ve annesinin kucağında mışıl mışıl uyuyan iki minik çocuğun kaderine. İki farklı askerin. İki farklı babanın. Biri şehit oldu oracıkta birAll Rights Reserved